Ortaçağ Avrupası’nda papalıkça “magister” olarak kutsanan
kilise babalarının kitapları mutlak bilgi sayılır, bunlara ters iddiada
bulunanlar cezalandırılırdı.
Bir şey hakkında bu kitapların birinde bir açıklama varsa
“magister dixit” (usta söylemiş) denir ve o konuda hiçbir tartışma açılamaz.
Günün birinde uzak ülklerden dönen bir seyyah timsah diye bir
hayvan gördüğünü anlatıp dururmuş.
Bu anlatımı merak eden bir papaz, bu hususta magisterlerin
kitabında bir bilgi var mı diye kontrol etmiş. Bir kitapta timsah adlı, nehirlerde
yaşayan vahşi bir hayvan hakkında bilgiye rastlamış.
Kitapta hayvanın üç bacaklı olduğu yazılıymış. (Herhalde
kitabı yazan bacaklardan birini görememiş veya yanlış görmüş olsa gerek.)
Papaz seyyaha gidip; “bak buldum, gerçekten böyle üç bacaklı
bir hayvan varmış” demiş.
“Ama timsah dört
bacaklıdır” diyerek itiraz etmiş seyyah.
Papazın ihbarı üzerine, yaka paça tutup engizisyona
çıkarmışlar seyyahı.
Seyyah hem zengin hem de inatçıymış; “bana üç ay süre verin,
Mısır’a gidip size canlı bir timsah getireceğim” demiş.
Kendinden emin olan yargıç ve papazlar bu izni vermişler.
Seyyah büyük bir masraf ve çabalarla, birkaç ay içinde
Mısır’dan bir timsah getirmiş. Demirden bir kafes içinde engizisyon mahkemesi
salonuna sokmuş.
“Sayın bakalım kaç ayağı var?” demiş.
Yargıç ve papazlar dört ayak sayınca, hayret ve dehşetle
hemen megister kitabına sarılmışlar. İlgili sayfaya gömülüp tekrar tekrar
okumuşlar.
Arada bir kafalarını kaldırıp tekrar kitaba gömülmüşler.
Neden sonra baş yargıç (papaz), kararlı bir eda ile başını
dikip parmağı ile timsahı göstererek hükmetmiş:
-“Bu timsah yanlış!”
Bu anekdotu diyanetin “sol elle şeytanlar yemek yer" fetvasına
dayanarak paylaştım.
Şeytanı aranızda gören oldu mu hiç?
Ben görmedim.
Kaç kollu, kaç bacaklıdır şeytan?
Diyanetin ulemaları basitçe sorulan bir soruya
verebilecekleri yanıt bu mu olmalı?
Soru soran kişinin duygu dünyasını allak bullak
etmek yerine, onu araştırmaya yönlendirecek bir açıklama yapamayacak kapasitede
mi bu ulemalar?
Sağ elle yemek yemenin, Hz. Muhammet’in
dilinden bir sofra adabı olduğu vurgulanıyor.
Kuranda yer almayıp hadislerde sağ elle yemek
yemek dini bir vecibe olarak gösterilmiş. Ve davamında da şöyle denilmiş: Fizikî bir
engel sebebiyle sağ eliyle yiyemeyen kimselerin sol elle yeme içmesinde bir
sakınca yoktur.
Yani bu cümleyi ezberden söyleyemeyecek kadar
aciz mi bu ulemalar?
Kaldı ki bilimsel bir gerçek var: Sol eli
kullanmak bir tercih değil, genetik bir özelliktir.
Ben demiyorum (Prof.Dr. Oğuz Tanrıdağ) bilim diyor bunu:
“Solaklık genetik ve biyolojik bir özelliktir. Bu özelliği değiştirmek
için yapılan uyarılar özellikle çocuklarda olumsuz etkiler oluşturabilir. Solaklık bir insanın kendi doğal
yapısında vardır.”
Dini inanışlarda ve toplumda 'pek takdir edilmeyen'
sol elini kullanan insanlar, her alanda daha başarılı.
Solakların bilinen en belirgin özellikleri zeki
olmaları. Dünyayı değiştiren Microsoft'un sahibi Bill Gates ve Apple'ın
kurucusu Steve Jobs ile dünyanın en ünlü televizyoncusu sayılan Oprah Winfrey
de birer solak.
Bizdeki ünlü solaklar arasında Arif
Sağ, Gülse Birsel, Kaan Tangöze, Ezgi Mola, Nejat İşler, Derya Baykal, beyin
cerrahı Prof. Gazi Yaşargil, futbolcu ve teknik direktör Sergen Yalçın
bulunuyor.
“Sol eli kullanmak bir tercih değil genetik bir
özelliktir” demiştik ya, bazen de tercih etmek zorunda kaldığımız bir durumdur.
Doğuştan eli kolu olmayanlar ayak parmaklarını
kullanarak yemek yemek zorunda kalıyorlar.
Ya da sağ elini kazada kaybeden kişi sol elini
kullanmak zorunda kalıyor. Süreç içinde bilim adamları bu engelli insanlara,
gerçeğinden ayırt edilemeyecek düzeyde yapay el, kol, bacak yapıyor. O zaman bu
bilim adamları doğrudan şeytana hizmet etmiş oluyorlar, diyeceksiniz öylemi?
Oysa Kuranın indirilen ilk ayeti ”oku!”
Oku ve aydınlan. Ve aydınlığınla aydınlat
çevreni.
Oku, araştır ve sorgula. Sorguladıkça
şüphelerinden arınacaksın.
Oku ki, dayatılan dogmalar esir almasın
yaşamını.
Oku ki, papazın üçayaklı olarak bildiği
timsahın yanlış olmadığını, nehirde bir boğuşma esnasında bir bacağını
kaybettiğini anlat ona. Onu kitaba yazan “usta” bilgiyi eksik aktarmıştır,
hepsi bu.
Oku ki, bu eksik bilgiler yaşamını eksiltmesin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder