1 Mayıs neyi anımsatır size?
Bana örgütlenmiş bir baharı anımsatır. Alanları kuşatanları ve
güneşi zapt etmeye gidenleri anımsatır. Ve en çokta 1977’de yaşanan katliamı
anımsatır.
1 Mayıs emeğin, alın terinin kutsandığı gün…
1 Mayıs, işçinin “dayanışma günü” olarak hafızalardaki yerini hep
koruyacaktır. Tabi belleğimiz bize ihanet etmezse…
Etmezse diyorum; çünkü Yeni Dünya düzeniyle birlikte, sermaye
sınıfı işçi sınıfını aradan çıkarmayı düşünüyor. Bu şimdilik ütopik gibi
görünse de önümüzdeki elli yıllık süreçte gerçekleşme olasılığı çok yüksek.
İnsan hayatını dijital ortamdan yönetmeyi hedefleyen teknoloji
devleri, bu planlarını yavaş yavaş devreye sokmuş durumdalar. Prototip insan
modeli şekillenmeye başladı bile. Sanal alışveriş, sanal para, sanal fatura,
sanal kitap, sanal insan, sanal hava vb…
Bu durum doğanın dengesine aykırı olsa da sanal bir dünyanın içine
doğru evriliyoruz.
Bugün “işçiyiz, haklıyız, kazanacağız” sloganını atan, alanları
dolduran, halaylar eşliğinde türkülerini söyleyen emekçi sınıfı, belki de elli
yıl sonra şöyle bağıracak: “Ben bir robotum, itaat ederim!”
Bugün dünyanın büyük bir bölümü üzerinde hakim
olan küresel emperyalizmi dayatan yegane güç ülke hükümetleri değil,
uluslararası şirketlerdir.
Yeni Dünya Düzeni düşüncesi, yaklaşık elli
yıldır ortaya atılan ve gerçekleşmesi için halen faaliyet gösterilen bir
düşüncedir. Yeni Dünya Düzeni düşüncesini formüle eden isim Robert Strausz Hupe. Bu kişi Amerikan Dış Politika Araştırmaları
Enstitüsü başkanlığını yürütüyordu.
Görünen o ki bu elli yıllık süreçte hayallerini
gerçekleştirememişler. Bayrağı yeni kuşaklara devretmişler. Yeniden bir elli
yıl sonrasını tasarlamaya başladılar bile.
Güç tröstlerin elinde olduğu sürece az gelişmiş ülkeler,
kendilerine dayatılan yaşam biçimini kabullenmek zorunda kalacaklar. “Yaşamak
için yaşatmak gerek” sözü küresel emperyalistlerin güç kaynağı konumunda. Bu
ülkelere “yardım” adı altında kalburun üstünde kalanları dağıtmaya devam
edecek.
Karamsar bir tablo çizmiş olabilirim. Küresel salgın çizdiğim bu
tablonun izlerini taşıyor. Son bir yıllık süreç tüm dünyada yalnızca emekçiyi
krize soktu. Bunu ben söylemiyorum; ILO Türkiye Direktörü Numan
Özcan söylüyor:
“Bugün
tüm dünyada COVID-19 küresel salgını, bir sağlık krizinin ötesine geçerek
ekonomi ve işgücü piyasası krizine dönüşmüş durumda. Maalesef milyonlarca
kişinin, özellikle kırılgan kesimlerin ve kayıt dışı ekonomide çalışanların
üzerinde yıkıcı etkileri olacak.
Sağlık çalışanından market çalışanlarına, fırıncıdan kuryeye,
çiftçiden eczacıya, berberden garsona, ev işçisinden taksiciye, çalışma
hayatında yer alan herkesin hayatımızdaki öneminin daha iyi görüldüğü, emeğin
değerinin daha iyi anlaşılması gerektiği tarihi bir dönemden geçiyoruz. Bu
zorlu süreç aynı zamanda, küresel salgına karşı yürütülen mücadelenin ön
saflarında yer alan kadınların gerek evde, gerek işyerlerinde yarattığı değeri
bize bir kez daha gösterdi. “
İşçinin
ve emekçinin alın teriyle inşa edilen bir dünyanın, Yeni Dünya Düzeni’ne yenik düşmemesi
umuduyla; 1MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜ KUTLU OLSUN…
“ben işçi çocuğuyum evladım
demiryolu atölyesi işçilerinden emekli şükrü'nün oğluyum
ekmekle doydu karnım
ekmekle avutuldum
ekmekle korkutuldum
sen sofraya havyar da koysan kuzu kızartması da
önce ekmeğe varır elim
çilemin adı benim
ekmek kavgası
hiçbir şey istemedim şu dünyadan kendim için
ne köşk ne araba ne para
tükürmüşsem içine
senin tapındığın o sıfatların
satıyorsam emeğimi yok pahasına
ben işçi çocuğuyum evladım
benim davam başka dava”*
*Hasan Hüseyin Korkmazgil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder