Canım hiç yazı yazmak istemiyor. Başımı alıp
uzaklara gidesim var. Hiç kimsenin olmadığı ıssız yerlere…
Televizyondan uzak… Haberlerden uzak… Çevre
kirliliğinden, insan kirliliğinden uzak…
Doğanın iyileştirici gücüne sığınmak istiyorum.
Toprağa değmeli ayaklarım… Gökyüzüyle
kucaklaşmalıyım...
Kuşlar, evet kuşlar olmalı yalnızca; bana
özgürlük şarkısını söylemeliler…
Günlerdir
korkunç ağrılarla baş etmeye çalışıyorum. Hastalığım yeni değil. Yıllar önce
kondu tanımı: Fibromiyalji.
Bu hastalığın tıbbi tedavi yöntemleri dışında tek
bir ilacı var: Stresten uzak durmak.
Açılımı şu: Hep mutlu olmak ve lay lay lom bir
hayat sürmek.
Görünen o ki benim bu hastalığı yenebilmem için
mutluluk aşısı olmam gerekiyor. Çünkü güzel ülkem fibromiyalji sendromu
yaşayanlar gibi eklem yerlerinden sızlamaya başladı. Kaslar davul gibi şişmeye
başlayınca iltihap birikti. Bu durumda benim stersten uzak durmam ve mutlu
olmam imkansız gibi görünüyor. Ya da ülkemin iltihaplı bölgesini kökten kazıyacak
yeni bir doktor bulunmalı acilen.
Dayanacak güç kalmadı, ağrı eşiği yükselmeye
başladı. Her gün ama her gün yeni bir olayla karşı karşıyayız.
Kadın cinayetleri hız kesmeden devam ediyor ve
buna hiçbir şekilde çözüm bulunamıyor. Çözüm bulunamadığı gibi cezai
yaptırımlar da yeterli değil.
Çocuk istismarı alenen yapılıyor artık. Yapılan
sapıklıklar videolarla servis ediliyor.
Tecavüzcünün avukatlığını yapan kişi, tecavüzcüğe
hakaret ettiği gerekçesiyle ünlü bir kişiye; Ezgi Mola’ya iki yıl hapis
istemiyle dava açıyor/açabiliyor. Ezgi Mola’ya destek veren ünlülere de dava
açıyor.
“Yanayım yanayım ateşlerde yanayım” şarkısı
eşliğinde AK gençliğin yat partisi tüm yasakları delerken, bankadaki babasını bekleyen 15 yaşındaki
çocuğa 900 lira ceza kesiliyor ve asıl yanan o oluyor.
“Şehirlerimize kazandırdığımız her bir caminin
ülkemizin geleceği için vatan topraklarına dikilen birer manevi muhafız
olduğuna inanıyorum.” diyor sayın Erdoğan.
Uzaktan eğitime katılabilmek için, internetin
çekim alanına en az üç kilometre yürüyen çocuklar olduğunu da gördü bu gözler. Ülkemizin
geleceği için her köye donanımlı bir okul kazandırsaydık eğer maneviyatın
yanında eğitim muhafızı da güçlenecekti.
Ağrı eşiği dayanılmaz olunca oradan buradan
konuşmaya başladım.
Bugün de böyle olsun. Benim iltihaplı bölgem gibi
dolu gündem. Neresinden tutsam elimde kalıyor. Acıyı ben çekerim;
sızlanmalarıma da katlanacaksınız artık.
Yine de sormadan edemeyeceğim: Sizin ağrı/acı
eşiğiniz hangi seviyede?
Yaşanan bunca olaylar karşısında verdiğiniz tepki
hangi boyutta?
Benimki de merak işte!
Günün en önemli konusu bu olsa gerek:
“İktidarın tüm
kadroları malı yüklenmiş, şimdi sana “Türkiye’ye operasyon yapılıyor” diyerek
saltanatlarına devam etmek istiyorlar emekçi kardeşim. Kimler neler götürmüş.
Seni, evine ekmek götüremez hale getirenlerdir bunlar. Bunun hesabını sandıkta
sorun. Keza ortada bir YARGI yok” diyor CHP’Lİ vekil Eren Erdem attığı twitte.
Düşünüyorum da bir
mafya liderinin dokuz hafta boyunca yayınladığı videolardan ve yaptığı
açıklamaların ardından, Türkiye gerçeğinde değişen ne oldu?
HİÇ!
Sandığa gidince ne
değişecek?
HİÇ!
Kazanma umudu
yüzde kaç?
Bu soruya da “hiç”
demek içimden gelmiyor.
Gönül isterdi ki
bu kirli ilişkiler bu kadar ayyuka çıkmışken ana muhalefet partileri tek yürek
olup sandığa gitmeden ortak bir stratejiyle bu işi çözsünler. YARGI yok
deniliyor; yargıyı işlevsel hale
getirmeden sandığa gitmek hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Yargının,
adaletin olmadığı bir yerde sandığın güvenirliliğine inanmamızı
bekleyemezsiniz.
Özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti
olan partinin başında ve içinde olanların bu millete borçları vardır. Çünkü bu
millet bunu hak etmiyor. Kanıyla, canıyla bedel ödediği bu cennet vatan bu
şekilde talan edilirken, iktidar hırsını bir kenara bırakıp, bu vatanı bu
talandan kurtarmak için birlik olma zamanı. Hareket etmek için ne
bekliyorsunuz?
Bugün parmaklarım
can çekişti klavye üzerinde. Yazmak için çok büyük güç sarf ettim. Ama yazdım.
Her telden olsa da yazdım. Yazmak, benim için nefes almak demektir. Yazmak,
benim için yaşamak demektir. Yaşamak için de yaşatmak gerekir. Yazılarımın
yaşaması için de benim mutlu olmam gerekir. Ülkemin acıları dindiğinde benim de
acılarım diner.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder