7 Ekim 2021 Perşembe

“ÖLMEK İSTEMİYORUM” DİYE HAYKIRAN KADINLARIN

 







AYSEL YENİDOĞANAY’DAN                                  20.04.2021

“ÖLMEK İSTEMİYORUM” DİYE HAYKIRAN KADINLARIN SESİ OLAN BİR ROMAN:

BAŞAK VE NERVE

 

 






Öykü yazarı olarak tanıdığımız Asel Yenidoğanay’ın ilk romanı BAŞAK VE NERVE çıktı.

 Okuyucuyla buluşmak için raflardaki yerini alan BAŞAK VE NERVE; toplumun kanayan yarası haline dönüşen şiddetin, taciz ve tecavüzün çığlığa dönüşmüş halidir. “Ölmek istemiyorum” diye haykıran kadınların seslerinin can bulmuş halidir. Edilgen konuma getirilen kadının devingen olma halidir. Umudun ve direncin romanıdır bu.

Aşk uğruna hayallerinden vazgeçen kadınların, hayallerini yeniden yaşama geçirebileceklerini anlatıyor Başak ve Nerve.

Kocasını öldürdüğü iddia edilen bir kadın ile onun haberini yapan genç bir gazetecinin on üç yıl sonra kesişen yaşamları ve geçmişin izdüşümü üzerine kurulmuş bir roman.

Biri kocasından şiddet gören, diğeri baba bildiği adamın tacizine uğramış iki kadın. Birbirine zıt kutuplar kadar uzak olan bu iki kadının tek ortak noktası yaşadıkları travmalar ve sonrasında yaşama tutunma mücadeleleri.

Başak ve Nerve’de,  kocasını öldürdüğü iddia edilen kadının, yaşama tutunma azmi ve 13 yıl sonra gelen başarı ödülü anlatılıyor.

Dünyada her gün binlerce kadının şiddet gördüğü bir çağda, kadınların eğitimli, kariyer sahibi olmaları durumu değiştirmiyor. Bir kadınla birlikte olan adam, kadını “mal” gibi görmeye devam ettiği sürece, şiddet uygulamaya devam edecektir.

Bunu değiştirip dönüştürmenin mümkün olabileceğini konu ediniyor Başak ve Nerve.

“Kadın isterse başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Önce kendine inanmalı.” diyor Aysel Yenidoğanay ve kitabını kadınlara ithaf ediyor:

“Bu kitabımı, yüreklerindeki yaralara gül diken, dikenlerin acısını umudun direnciyle taçlandıran kadınlara ithaf ediyorum.”

Ve kitaptan bir bölüm:

            “Hayaller mutluluğun anahtarıdır.  Kurduğu hayale inanmayan kişi mutsuzluğa mahkumdur. Başarı, anahtarın kilit içinde dönmesini sağlayan kapıdır. Kapılar bir dokunuşla açılır bazen, bazen de zorlamak gerekir. Kilit paslıdır belki. Yağlanması gerekir. Sevgiyle dokunmak gerekir. Yaşamın her evresinde açık olduğunu sandığımız kapılar kapalıdır aslında. Ve biz açıkmış gibi devam ederiz yaşamımıza. Ansızın kuvvetli bir rüzgar çıkar, çarpıverir kapıyı, eşiğin dışında bırakır bizi.

O kapıları çarpan rüzgar, yön değiştirir günün birinde. Bizden yana esmeye başlar. Biz kadınlar birer ağacızdır artık. Mevsimlerin döngüsünde yeşeririz, meyve veririz. Sırtını bize dayayana gölge oluruz. Ve önümüzde eğilen rüzgara veririz polenlerimizi; gün gelir kurusak bile sonsuzluğa sürer soyumuz.’’

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder