AYSEL YENİDOĞANAY’DAN 20.04.2021
“ÖLMEK İSTEMİYORUM” DİYE HAYKIRAN KADINLARIN SESİ OLAN BİR ROMAN:
BAŞAK VE NERVE
Öykü yazarı olarak tanıdığımız
Asel Yenidoğanay’ın ilk romanı BAŞAK VE NERVE çıktı.
Okuyucuyla buluşmak için raflardaki yerini
alan BAŞAK VE NERVE; toplumun kanayan yarası haline dönüşen şiddetin, taciz ve
tecavüzün çığlığa dönüşmüş halidir. “Ölmek istemiyorum” diye haykıran
kadınların seslerinin can bulmuş halidir. Edilgen konuma getirilen kadının
devingen olma halidir. Umudun ve direncin romanıdır bu.
Aşk uğruna hayallerinden vazgeçen
kadınların, hayallerini yeniden yaşama geçirebileceklerini anlatıyor Başak ve
Nerve.
Kocasını öldürdüğü iddia edilen
bir kadın ile onun haberini yapan genç bir gazetecinin on üç yıl sonra kesişen
yaşamları ve geçmişin izdüşümü üzerine kurulmuş bir roman.
Biri kocasından şiddet gören,
diğeri baba bildiği adamın tacizine uğramış iki kadın. Birbirine zıt kutuplar
kadar uzak olan bu iki kadının tek ortak noktası yaşadıkları travmalar ve
sonrasında yaşama tutunma mücadeleleri.
Başak ve Nerve’de, kocasını öldürdüğü iddia edilen kadının,
yaşama tutunma azmi ve 13 yıl sonra gelen başarı ödülü anlatılıyor.
Dünyada her gün binlerce kadının
şiddet gördüğü bir çağda, kadınların eğitimli, kariyer sahibi olmaları durumu
değiştirmiyor. Bir kadınla birlikte olan adam, kadını “mal” gibi görmeye devam
ettiği sürece, şiddet uygulamaya devam edecektir.
Bunu değiştirip dönüştürmenin
mümkün olabileceğini konu ediniyor Başak ve Nerve.
“Kadın isterse başaramayacağı
hiçbir şey yoktur. Önce kendine inanmalı.” diyor Aysel Yenidoğanay ve kitabını
kadınlara ithaf ediyor:
“Bu kitabımı, yüreklerindeki
yaralara gül diken, dikenlerin acısını umudun direnciyle taçlandıran kadınlara
ithaf ediyorum.”
Ve kitaptan bir bölüm:
“Hayaller
mutluluğun anahtarıdır. Kurduğu hayale
inanmayan kişi mutsuzluğa mahkumdur. Başarı, anahtarın kilit içinde dönmesini
sağlayan kapıdır. Kapılar bir dokunuşla açılır bazen, bazen de zorlamak
gerekir. Kilit paslıdır belki. Yağlanması gerekir. Sevgiyle dokunmak gerekir.
Yaşamın her evresinde açık olduğunu sandığımız kapılar kapalıdır aslında. Ve
biz açıkmış gibi devam ederiz yaşamımıza. Ansızın kuvvetli bir rüzgar çıkar,
çarpıverir kapıyı, eşiğin dışında bırakır bizi.
O kapıları çarpan rüzgar, yön değiştirir günün birinde.
Bizden yana esmeye başlar. Biz kadınlar birer ağacızdır artık. Mevsimlerin
döngüsünde yeşeririz, meyve veririz. Sırtını bize dayayana gölge oluruz. Ve
önümüzde eğilen rüzgara veririz polenlerimizi; gün gelir kurusak bile
sonsuzluğa sürer soyumuz.’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder