Bunaldık!
Maske,
mesafe, hijyen, sosyal mesafe…
Maske,
mesafe, hijyen, sosyal mesafe…
Maske,
mesafe, hijyen, sosyal mesafe…
Maske,
mesafe, hijyen, sosyal mesafe…
Son
bir yıldır en sık kullandığımız cümle. Tekrar ederken bile bunaldık.
Bu
yalnızca bizim için değil, tüm dünya için geçerli.
Bir
de “evde kal” cümlesi var ki artık o da hiçbir kalıba sığmıyor.
Aslında
evde kalanlarla işe gitmek zorunda olanlar aynı kaderi paylaşıyor. Her gün
rutin devam ediyor hayat. Sosyal mesafeyi korumak adına sosyal yaşamdan uzak
kaldık. Sinema yok, tiyatro yok, konser yok, imza günleri yok, okul yok… Televizyon
kanallarında insanın içini ısıtacak diziler, filmler bile yok. Haberler zaten
iç açıcı değil. İşsizlik almış başını gidiyor. Ekonomik krizden herkes nasibini
almış.
Bunaldık!
Sevdiklerimize
sarılamıyoruz. Doya doya öpüşemiyoruz. Yine de yitirmiyoruz umudumuzu. Dışarıda
deli gibi bir bahar var bizi çağıran. Dile geliyor bahar: Bu baharı
kaçırdığınıza üzülmeyin, yeter ki ömrünüzden bahar eksilmesin. Bu yaşlı
dünyamız ne virüsler, ne salgınlar, ne felaketler, ne savaşlar atlatmış. Bunu
da atlatır dünya; atlatırız umut ve dirençle. Ve gün gelir hasret kaldığımız o
coşkulu kucaklaşmayı da yaparız.
Bunaldık evet ama bu da geçer. Geçmeyen tek
şey, örümcek kafalıların virüsten daha tehlikeli biçimde yayılan köhneleşmiş
düşünceleri.
Dünya
iyileşmeye çalışırken, din tacirliği yaparak kadın bedeni üzerinden
varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar. Asıl tehlikeli olan bu.
Teknoloji
çağında, bilgiye ulaşmak bu kadar kolayken ve uzaya kadın astronotlar gönderirken,
hala kadını ortaçağ kalıplarına sokmak hangi aklın karı?
Sosyal
medyayı aktif kullananlar bilir, özellikle Twitter’da zaman zaman benzer
paylaşımlar olur; kadınların marketten ped alımıyla ilgili. En son okuduğum
twit beni gerçekten bunalttı: “Müslüman bir ülkede bir kadın ped paketini
reyondan alıp kasaya göstere göstere getiremez. Ben o reyondan geçerken bile
gözümü kapatıyorum.”
Şimdi
ben buna ne deyim? Öncelikle sağlıklı bir kanama için ped alan biri adına
üzülmen ve gözünü kapatman değil sorun olan. Ülkenin “Müslüman” değil “laik”
olduğunu bilmediğin için üzülmelisin. Ülkelerin dini olmaz. İnsanların dini
olur. Bu da kul ile Allah arasında bir şeydir buna karışamazsın. Ayrıca
Müslüman kadınlar da regl olur. Her ay doğal bir döngü halinde devam eden
kanama, yaratıcı tarafından kadınlara verilmiş bir armağandır. Bu döngü düzenli
devam ettiği sürece kadınların sağlıklı olduğunu gösterir. Yaratıcı öyle bir
armağan vermiş ki ona, bu döngü sayesinde sağlıklı çocuklar doğuruyor. Bazen
genetik kodlama hatası yüzünden sizin gibi düşünce engelli insancıklar da
doğabiliyor. Aslında bu suç sadece senin değil; bu suç hala kadınlığından
utanan ve hala erkek egemenliği altında kendini var etmeye çalışan kadınların
suçudur. Onlar sesini çıkartmadığı sürece siz sesinizi yükseltmeye devam
edeceksiniz.
Evet
bunaldık! Söylenmeyen sözler bunaltıyor bizi. Bizi temsil hakkına sahip
kadınların bize sahip çıkmamaları bunaltıyor. Bağırın, hep bir ağızdan bağırın:
“Evet, ben kanıyorum, her ay kanıyorum, sağlıklıyım” diye bağırın. Bunun utanılacak
bir yanı yok.
Bağırın;
burası Müslüman bir ülke, her gün neden taciz ve tecavüz haberleri okuyoruz?
Bağırın;
burası Müslüman bir ülke, çocuklar neden istismar ediliyor?
Bağırın;
burası Müslüman bir ülke, her gün onlarca kadın neden cinayete kurban gidiyor?
Bağırın;
burası Müslüman bir ülke, ortada bunca sorun varken, her gün ekonomik bunalıma
giren insanların intihar ettiği bu dönemde, neden kadınların pediyle
uğraşılıyor?
Ben,
sessiz çığlıklar atmaktan bunaldım.
Ben
ki ana tanrıçaların soyundan geliyorum; doğurganım. Amazon kadınlarının kanını
taşıyorum; savaşçıyım, inceyim,
kırılganım, vefalıyım, merhametliyim ve sabırlıyım da. Ateşlerde sınanmışım.
Unutmayın, sınırlarım zorlanınca bin kaplan gücüne dönüşür sabrım.
Ve utanmıyoruz; kırmızı, kanatılmış kadınların yaşam çizgisidir.
Kırmızıyla doğar kadınlar ve kırmızıyla çoğalırlar yaşam boyu. Davullu zurnalı
kutlanırken erkekliğe ilk adım, genç kızlığın tohum çatlatan kırmızısı
aklanmayan bir leke olur namus bekçilerinin elinde
“Kim
namus ve ahlak bekçiliği yapıyorsa bilin ki en namussuzu odur” demiş Nietzsche.
Ben
de diyorum ki, hiçbir acı sonsuz değildir. Her şey gelir geçer ama namus
bekçileri her zaman var olacaktır. Bir kadının namusu erkeğe emanet
edilmemiştir. Ve namus sadece iki bacak arasında değildir. Namus, beyin ile
vicdan arasında düşüncelere çağdaş yön veren yüreklerdedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder