Yazdım
sildim
Yazdım
sildim
Yazdım
sildim
Yazdım
sildim
Yazdım
sildim
Silemiyorum
aslında.
Beynimden,
ruhumdan silemiyorum.
Ama
bir kalemde silivermiş hakim…
İki
küçük çocuk…
Yazarak
anlatmışlar. Yetmemiş çizerek anlatmışlar. Ve “en çok beni istiyorlar” diyor
utanarak. En çok utanması gerekenlerin yüzüne bakamıyor.
Bu
acının tarifi var mı? Bir anne çocuğuna nasıl yapar bunu?
Bir
hakim nasıl serbest bırakır bu cani ruhlu sapıkları?
Bir
çocuğu annesi koruyamıyorsa hakim nasıl korusun?
Ben
bu çağdan nefret ettim. Çocukların ahıyla lanetlendi 21. Yüzyıl. Hiç kimse
iflah olmayacak bundan sonra.
Hepimiz çocukken
renklerle, çizgilerle düşlerimizi boyadık. O iki çocuk yaşadıkları travmayı
asla unutamayacaklar. Ömür boyu silinmeyecek bir resmi de yüreklerimize,
vicdanlarımıza kazıdılar…
* *
*
Ben
bu iki çocuğu yazmayacaktım bu gün. Kirli siyasetten/kirli siyasilerden söz
edecektim. Uçkuruna sahip çıkamayanların, yaptıkları gizli kalsın diye vatana,
halka, kendilerine inananlara nasıl ihanet ettiklerini yazacaktım.
Bir
şeyi unutmuşlardı; Gerçeğin eninde sonunda gün yüzüne çıkma gibi bir huyu
vardı.
Ama
onların utanmaları, sıkılmaları yok.
Hala
siyaset yapıyorlar, hala halkın karşısına
çıkabiliyorlar. Milyonların gözünün içine baka baka yalan
söyleyebiliyorlar. İnsanlar açlıkla, yoklukla, işsizlikle, ekonomik sıkıntıyla
boğuşurken, hala onların ekmeğine göz dikiyorlar.
Doymuyorlar.
Asla ve asla doymuyorlar. Şu bir gerçek; gün gelir toprak doyurur insanın
gözünü…
Babaannemin
bir sözü vardı: “Ar damarı çatlamış o….punun yüzüne tükürsen, yarabbi şükür,
yağmur yağıyor, der.”
Nasıl
bir döngünün içindeyiz ki kurtulmaya çalıştıkça umutsuzluğun dipsiz kuyularına
doğru çekiliyoruz.
Kime
güveneceğiz biz?
Çocuklarımızı
kime emanet edeceğiz?
Gençlerimizin
geleceğini kim koruyacak?
Üniversite
bitirip hala anne-babasının eline bakan gençlerin “eziklik duygusu” nu kim
giderecek?
Şu
meşhur şarkıdaki gibi:
“Hey Tanrım
Bana üç tane
Üç de yetmez beş tane
Beş de yetmez yedi tane
Ver, ver, ver, ver
Ver Allah'ım ver”
Diyerek, üç*beş yerden maaş alanlar mı devredecek yerlerini
bu gençlere?
Yok, ben çıkamıyorum artık işin içinden. Dünyanın geneline
baktığımda pandemi koşulları birçok ülkede ekonomik kriz yarattı ama
toparlanmaya başladılar. Bizde durum düzelmediği gibi daha da kötüye gidiyor.
Doğayı katlediyoruz.
Çevreyi kirletiyoruz.
Ormanları yakıyoruz.
Denizleri yok ediyoruz.
Kadına yönelik şiddet durmuyor.
Kadın cinayetleri bitmiyor.
Taciz, tecavüz ve çocuk istismarı engellenemiyor.
Faillere hak ettikleri cezai yaptırımlar uygulanmıyor.
Katiller, sapıklar, pedofiller aramızda dolaşıyor.
Ve en acısı; biz adaleti sosyal medyada arar olduk.
Parti liderleri örgütlü mücadeleden söz eder ya; hepsi boş. (Sivil
toplum kuruluşları hariç.)
Siyasilerin sağlayamadığı örgütlülüğü sosyal medya ışık
hızıyla sağlıyor.
Evet, bu çağdan nefret ediyorum. Çünkü teknoloji böylesine
gelişmişken insanlık gerilemeye başladı.
“Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi
kirletmeden” diyor ya şair.
Evet çok zor. Hele hele
ellerimizi taşın altına koymadan, çamura bulanmadan çok zor.
Görünen o ki Diyojen gibi, elimizde fenerle sokakta “adam
/insan” aramaya çıkacağız…
Dipnot:
“İkilik kinini içimden atıp
Özde ben bir insan olmaya geldim” Nimri Dede
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder