UMUT ÖZGÜRLÜK IŞIĞIDIR
"Umut tehlikelidir. Umut bir insanı deli edebilir.
Bu iyi değildir.”
Esaretin Bedeli filminde
Morgan Freeman’nın (Red) bu repliği hafızalara kazındı.
Esaretin Bedeli filmini
seyretmeyeniniz var mı? Seyretmediyseniz bile bu günlerde yeniden seyredilmesi
gereken filmler listesine alın bence.
Muhteşem bir Stephen King öyküsü. Karısını ve karısının sevgilisini
öldüren genç bir bankacının (Andy) müebbet
hapis cezasına mahkum edilmesi, hapishanede yaşanan olaylar ve genç adamın
hapishanede en yakın arkadaşı olan Red filmin konusunu oluşturuyor.
Andy’nin
bulunduğu Shawsank Hapishanesi’nde dayak, işkence, tecavüz gibi durumlar
yaşanmaktadır. Yine de Andy hayata olan
bağlılığını kaybetmez.
Andy’nin
diğer mahkumları da etkileyerek etrafındakilere umut ışığı olmaya başlar. Herkes,
parmaklıklar arkasında bile özgür bir yaşam
olabileceğine inanır.
Andy’nin
hayal dünyasında yaşadığını düşünen Red, endişelidir. Buna rağmen onu yalnız bırakmaz.
Dışarıdaki bağlantılarını kullanarak ona malzeme temin eder.
Andy’nin
Red’ten bir gün çekiç istemesiyle filmin seyri tamamen değişir.
Filmin sonunu
anlatmayacağım ama filmde çok önemli ve tanıdık gelen bir bölüm var: Gardiyanın
biri vergi ödemiyor ve işine son veriliyor. O gidince Andy’nin
hayatı kolaylaşmaya başlar. Bir süre sonra hapishane müdürü Andy’i tüm vergi
belgelerini düzenlemek için görevlendirir. Bankacı
olmasının verdiği avantajla Andy, Müdür Norton ile yakın ilişkiler kurar ve ona
para aklama konusunda yardımcı olur.
Film
1994 yapımı ve bir cinayet davası gibi görünüyor. Filmi izlemeye devam
ettiğiniz sürece günlük yaşamla örtüştüğünü görüyorsunuz. Üzerinden yıllar
geçmesi fark etmiyor; dün de öyleydi bugün de. Sadece yönetenler değişir,
yöneltilenler kaderine razı bir şekilde yaşamlarını sürdürmeye devam ederler.
Razı olmayanlar hakkını aramak için ya şiddete
baş vururlar
ya da sessiz bir eylem içinde ulaşırlar sonuca. Eylemin ne şekilde
olduğu/olacağı önemli değil, önemli olan haksızlığa uğradığının farkına varıp
buna karşı çıkarmak.
Unutmamak
gerekir ki içeride ya da dışarıda olmak durumu değiştirmiyor; sömürü düzeni
aynı şekilde devam ediyor. İktidarı elinde bulunduranlar, her yolun mübah
olduğu bir çarkı döndürüyorlar. Ya dişlilerin arasında kalıp ezileceksiniz ya
da çarkı tersine çevirmek için umuda tutunup, kendi beyin gücünüzü kullanacaksınız.
Evet, "Umut tehlikelidir. Umut bir insanı deli
edebilir.” Ama bu iyi bir şeydir. Umudumuz olmazsa inancımız da kalmaz.
Umut; direnmektir.
Umut; yeni doğmuş bir
bebeği yaşama bağlayan çığlıktır.
Umut; dün ile yarın
arasına kurulmuş bir köprüdür.
Umut; güzel günlere
olan inancımızın yeşermesidir.
Umut
uyanıp yola koyulanların ışığıdır…
Ve umudu öyle ciddiye
alacaksın ki;
“Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı (umudu)
Yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
Yaşamak yani ağır bastığından.”Nazım Hikmet)
Evet,
bu hayat bizim, bu cennet vatan bizim.
Ve biz,
artık masallara inanmıyoruz; kendi hayatımızın öyküsünü mutlu sonla noktalamak
istiyoruz.
Umut,
insanı delirmekten kurtaran özgürlük ışığıdır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder