AYSEL YENİDOĞANAY’A SORULAR
HUBAN ASENA ÖZKAN
AKSED SANAT DERNEĞİ ADINA 03 EKİM 2021’DE
HUBAN ASENA ÖZKAN İLE İNSTAGRAMDAN CANLI YAYINLA YAPILAN “SÖYLENECEK ÇOK ŞEY
VAR” SÖYLEŞİ METNİ
1-Aysel Yenidoğanay kimdir?
-Yaşadığınız/yaşadığımız
coğrafyada toplumun acılarına duyarlı bir yüreğiniz varsa buna ortak olmak için
can atıyorsunuz. Bunu yazıyla, müzikle, heykelle, karikatürle, resimle,
tiyatroyla, sinemayla anlatmaya ve aktarmaya çalışıyorsunuz. Ben de bu
toplumun, kültüründen, kültür mozaiğinden beslenen biri olarak acıda ve
sevinçte ayna görevini üstlenmiş durumundayım. Her zaman aynayı önce kendime
sonra topluma tutarım. Çünkü insan önce kendine bakmalı ondan sonra yargıda
karar kılmalı.
Bu
durumda Aysel Yenidoğanay, akan hayatın içinde varolmaya çalışan ve çağına
tanıklık etmeye çalışan bir yazar, bir anne, bir eş konumundadır.
2-Ülkemizde yazar olmanın sıkıntıları
nelerdir? Sizin gözünüzden değerlendirildiğinde ne gibi sıkıntılar var?
-Ülkemizde
yazar olmak, iyi bir okur kitlesine ulaşmak açısından başlı başına sıkıntı
zaten. Hele bir de muhalif bir yazarsanız, okur daha bir temkinli yaklaşıyor
size.
Bunun
dışında yayınevi sorunu yaşıyor yazar. Çok tanınmamış ve çok ödüllü bir yazar
değilseniz, ağzınızla kuş yakalasanız, holdingleşmiş yayınevleri kitabınızı
basmıyor. Yani kitabınızın çok ve de yok satabilmesi için çok çok ünlü biri
olmanız gerekiyor. Ne yazdığınızın önemi yok, üç günde “best seller” olur
kitabınız.
Ben
bunu çok da sorun etmedim. Hep küçük ve de insana değer veren yayınevleriyle
çalıştım. Şu an İzan Yayınlarından çıktı son iki kitabım. 2022 yılında daha
önce yayınlanmış olan dört öykü kitabımın da yeni baskıları çıkacak aynı
yayınevinden.
3-İyi bir yazar olmanın kriterleri var
mdır?
-Yazarlığın
belli kriterleri yoktur. Öncelikle yazar olmaya karar veren kişinin çok iyi bir
okur olması gerekiyor. Şiir, öykü, roman, felsefe ve düşünce ağırlıklı kitaplar
okumalı. Ve her gün düzenli olarak günlük tutmalı. Ayrıca güncel olayları takip
etmeli. Ve bir yazar hangi konuda yazmak istiyorsa iyi bir gözlemci olmak
zorunda. İnsan bilmediği bir konuda yazmaya kalkarsa, sonuç hüsran olur.
4-Sizin için Tiyatro ne demek?
Sahnedeyken neler hissediyorsunuz? Bir rolü oynarken sadece role mi
odaklanıyorsunuz yoksa karakteri kendinizle bütünleştiriyor musunuz? Bunun
ayrımını nasıl yapıyorsunuz?
-Bir
insan sahne tozu yutmadan tiyatro sevgisi ne demek anlayamaz.
Tiyatro
benim için nefes almak gibi yaşamsal bir olgu.
Doksanlı
yıllarda Nazım’ın şiirlerini okuyarak başladım sahne almaya.
Epik
tiyatro yapıyordum. Her şey bir oyundu ama hayatın gerçeklerini aktarıyordum.
Sahnedeyken siz olmaktan çıkıyorsunuz. Oynadığınız rolle bütünleşiyor ve rol
kişisiyle bütünleşiyorsunuz. Sahneden indiğiniz anda rolden çıkmak
zorundasınız, çünkü bir sonraki oyunda başka bir karakter olacaksınız.
Tiyatroyu bir yaşam biçimi olarak içselleştirmişseniz, karakter ve ben
ayırımını kolaylıkla yapabiliyorsunuz.
5-Motivasyon koçu olarak da tanıyoruz
sizi ve bu alanda atölyeler yaptığınızı biliyoruz. Bu alan oldukça geniş. Sizin
uzmanlık alanınız nedir? Reiki, Acsess yada başka bir dalı Vs. Bu konuda biraz
bilgi alabilir miyiz?
-Öncelikle
şunu vurgulamak isterim; reiki ve accses hakkında bilgi sahibiyim ama benim
uzmanlık alanımda değil.
Reiki
fiziksel, ruhsal ve zihinsel anlamda enerji aktarımı çalışmasıdır. Bloklanmış
enerjiyi çözüme kavuşturmak adına yapılan bir çalışma.
Accses’deki
çalışma biraz daha farklı: Kafamızda bulunan 32 noktaya hafif dokunuşlarla
bilinçaltı temizliği yapılan bir çalışmadır.
Motivasyon
çalışması her ikisinden de çok farklı.
Motivasyon
atölye çalışması, kişinin kendinde var olan ve farkında olmadığı yeteneklerinin
ortaya çıkmasını sağlıyor. Motivasyon koçluğu burada devreye giriyor; ortaya
çıkan yeteneğin, süreç içinde hayata geçirmek için izlenecek yol ve yöntemler
üzerinde fikir üretiyor ve çözümler üzerine çalışıyoruz.
6-Başak ve Nevre kitabınızdan bahseder
misiniz? Kurgusu ve kitabın çıkış amacı hakkında biraz bilgi alabilir
miyiz?
-Başak
Ve Nerve, şiddete ve tacize maruz kalmış iki genç kadının romanı. Aslında
“ölmek istemiyorum” diyen kadınların, hayatta kalabilme mücadelesini anlattım.
Gerçek
bir olaydan yola çıkarak kurgulanmış bir romandır Başak ve Nerve. Yazarken bir
amaca hizmet etmek düşüncesiyle başlamıyorsunuz kurguya. Sadece olaylar ve
günümüzde yaşananlar var kafanızın içinde. Sona doğru yaklaşırken şöyle
diyorsunuz: Hayatı olduğu gibi değil, olmasını istediğim şekilde anlatmalıyım.
Başak Ve Nerve’de bunu başardığımı söyleyebilirim. Başardığım kanısına da
kitabı okuyanlardan gelen olumlu tepkiler sonucunda vardım.
7-Genellikle yazılarınız kadına şiddet
ve kadın cinayetleri hakkında. Bu konuda söylenecek çok şey var ama siz kısaca
neler söylemek istersiniz?
-köşe
yazılarımdan birine “KEŞKE” diye başlık atmıştım. Oradan bir bölüm aktarayım
size:
“Keşke Pınar Gültekin, Cemal Metin Avcı’yla hiç
tanışmamış olsaydı.
Keşke İpek Er, Musa Orhan’a sığınmasaydı.
Keşke, Kadir Şeker tutuklanmasaydı ve onun
gibiler çoğalsaydı.
Keşke, sevgiye en çok ihtiyaç duydukları dönemde
kızlarını öldüren babalar olmasaydı.
Keşke, çocuğunun gözü önünde öldürülen anneler
olmasa.
Keşke, boşanma aşamasında olan kadınlar, eski
kocalarıyla son buluşmaya gitmese.
Keşke erkek çocuklar anne katili olmasa…
Bu keşke’ler uzayıp gider daha.”
Yalnızca Türkiye’de değil dünyanın her yerinde
yüzlerce, binlerce, milyonlarca kadın şiddet görüyor, taciz ve tecavüze uğruyor
ve sonunda öldürülüyor.
Şiddet gösteren erkeğin eğitimli ya da eğitimsiz
olması sonucu değiştirmiyor. Bu sonucu değiştirecek tek şey, adalet kavramının
kadınlardan yana işlemesidir. Kadınları koruyan bir yasa olmalı. Şiddet
uygulayana ve öldürene ciddi cezai yaptırımlar uygulanmalı. Ve en önemlisi
İstanbul Sözleşmesi’nin maddeleri hayata geçirilmeli. Yasalar koruyucu olmadığı
sürece kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri son bulmayacaktır.
8-Bazı kitaplarınızda Aysel
Yenidoğanay, bazılarında Aysel Yenidoğanay Gökçelik, bazılarında ise Aysel Y.
Gökçelik imzalarını görüyoruz. Bunun özel bir sebebi var mı?
-Özel
bir sebep kocam! Yazarlık yaşamım evlenmeden çok önce başlamıştı.(Ben kocayı
geç buldum.) Evlendikten sonra eşime jest yaptım ve onun da soyadını ekledim.
Bir süre sonra soyadım, Kızılderili isimleri gibi uzun gelmeye başladı. Bende
Gökçelik’i attım Yenidoğanay’la devam ettim. 2012 yılından sonra “Sıfırdan
Başla Mucize Sensin” kitabım yayına hazırlanırken son anda kendi soyadımı
kullanmaya karar verdim. Çünkü Yenidoğanay hep yeni başlangıçları simgeliyor.
Ruhuma da çok uygun olduğunu düşünüyorum.
9-Ankara Kültür Sanat Derneği ile
tanışmanız nasıl oldu? Aksed hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
-Ankara
Kültür Sanat Derneği ile sosyal medya aracılığıyla tanıştım. Dernek başkanı
Mustafa çelebi Çetinkaya aracılığıyla oldu. Telefonla konuştuk. Pandemi nedeniyle
yüz yüze görüşme olanağımız olmadı ama sizin gerçekleştirdiğiniz söyleşileri ve
Salıyı Sallayan Şiirler programını izliyorum. Çalışmalarınızı yine sosyal medya
aracılığıyla takip ediyorum. Emeği geçen herkesin yüreğine sağlık. Dernek
üyelerinin ekip bilinci yüksek; kutluyorum onları. Başarılarınız daim olsun.
10-Gelişen ve ilerleyen teknoloji
çağının ve özellikle iletişim araçlarının edebiyat üzerinde etkileri olduğunu
düşünüyor musunuz?
-Günümüz
teknolojisi bilinçli kullanıldığında harikalar yaratıldığını görüyorum.
Özellikle pandemi sürecinde teknoloji yaşamımızı kolaylaştırdı. Online
eğitimden tutun da konser, müzik,
tiyatro, söyleşi vb. birçok etkinliği evimize taşıdı. Bu edebiyat alanı için de
geçerli. Okuyucu-yazar buluşmaları teknoloji sayesinde gerçekleşti. Beni en çok
mutlu eden şey, bu iki yıllık süreçte internet kitapçısından sipariş edilen
kitaplar. Bu açıdan bakıldığında edebiyat adına olumlu etkiler bıraktığına
eminim.
11-İzleyenlerimiz siz nasıl takip
edebilir, kitaplarınıza nasıl ulaşabilirler?
-Çağımız
iletişim çağı. Sosyal medya en etkin alan. Aysel Yenidoğanay yazdıkları zaman
beni bulmaları kolay. Eklesinler, mesaj atsınlar, soruları varsa yazsınlar;
mutlaka dönüş yapıyorum. Kitaplarıma gelince; şu an raflarda olan kitapları internet
kitapçılarından sipariş verdiklerinde iki gün içinde ellerine geçecektir.
Olmayanlar da yeni baskılarıyla 2022 yılında raflardaki yerini alacak; burdan
da duyurusunu yapmış olayım.
12-Son olarak bize neler söylemek
istersiniz?
-Öncelikle
Ankara Kültür Sanat Derneği’ne konuk olarak beni ağırladıkları için teşekkür
etmek istiyorum. Ve tabi ki en büyük teşekkür size; bu güzel söyleşiyle yazar
ve okuru buluşturduğunuz için.
Son
olarak eklemek istediğim bir şey var: 16 Ekim’de Ankara’da olacağım. İzan
Yayınlarının YAZAR-OKUR buluşmalarına katılacağım.
anlamını
yitirmiş her şey
susarak
konuşuyoruz
toprak
kokusuna hasret yüreğimiz
bahar gözlü
çocukları susuyoruz
yıkımlar
üzerine inşa ettiğimiz
parsellenmiş
hayalleri susuyoruz
çığlığımız
bize yabancı
çürümüş yaşamları susuyoruz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder