2 Aralık 2021 Perşembe

AYSEL YENİDOĞANAY’A SORULAR / HUBAN ASENA ÖZKAN












AYSEL YENİDOĞANAY’A SORULAR

                                          

                                                           HUBAN ASENA ÖZKAN

 

 

AKSED SANAT DERNEĞİ ADINA 03 EKİM 2021’DE HUBAN ASENA ÖZKAN İLE İNSTAGRAMDAN CANLI YAYINLA YAPILAN “SÖYLENECEK ÇOK ŞEY VAR” SÖYLEŞİ METNİ

 

1-Aysel Yenidoğanay kimdir?

 

-Yaşadığınız/yaşadığımız coğrafyada toplumun acılarına duyarlı bir yüreğiniz varsa buna ortak olmak için can atıyorsunuz. Bunu yazıyla, müzikle, heykelle, karikatürle, resimle, tiyatroyla, sinemayla anlatmaya ve aktarmaya çalışıyorsunuz. Ben de bu toplumun, kültüründen, kültür mozaiğinden beslenen biri olarak acıda ve sevinçte ayna görevini üstlenmiş durumundayım. Her zaman aynayı önce kendime sonra topluma tutarım. Çünkü insan önce kendine bakmalı ondan sonra yargıda karar kılmalı.

Bu durumda Aysel Yenidoğanay, akan hayatın içinde varolmaya çalışan ve çağına tanıklık etmeye çalışan bir yazar, bir anne, bir eş konumundadır.

 

 

 

 

 

2-Ülkemizde yazar olmanın sıkıntıları nelerdir? Sizin gözünüzden değerlendirildiğinde ne gibi sıkıntılar var?

 

-Ülkemizde yazar olmak, iyi bir okur kitlesine ulaşmak açısından başlı başına sıkıntı zaten. Hele bir de muhalif bir yazarsanız, okur daha bir temkinli yaklaşıyor size.

Bunun dışında yayınevi sorunu yaşıyor yazar. Çok tanınmamış ve çok ödüllü bir yazar değilseniz, ağzınızla kuş yakalasanız, holdingleşmiş yayınevleri kitabınızı basmıyor. Yani kitabınızın çok ve de yok satabilmesi için çok çok ünlü biri olmanız gerekiyor. Ne yazdığınızın önemi yok, üç günde “best seller” olur kitabınız.

Ben bunu çok da sorun etmedim. Hep küçük ve de insana değer veren yayınevleriyle çalıştım. Şu an İzan Yayınlarından çıktı son iki kitabım. 2022 yılında daha önce yayınlanmış olan dört öykü kitabımın da yeni baskıları çıkacak aynı yayınevinden.

 

 

 

 

 

 

 

3-İyi bir yazar olmanın kriterleri var mdır?

 

-Yazarlığın belli kriterleri yoktur. Öncelikle yazar olmaya karar veren kişinin çok iyi bir okur olması gerekiyor. Şiir, öykü, roman, felsefe ve düşünce ağırlıklı kitaplar okumalı. Ve her gün düzenli olarak günlük tutmalı. Ayrıca güncel olayları takip etmeli. Ve bir yazar hangi konuda yazmak istiyorsa iyi bir gözlemci olmak zorunda. İnsan bilmediği bir konuda yazmaya kalkarsa, sonuç hüsran olur.

 

 

 

 

4-Sizin için Tiyatro ne demek? Sahnedeyken neler hissediyorsunuz? Bir rolü oynarken sadece role mi odaklanıyorsunuz yoksa karakteri kendinizle bütünleştiriyor musunuz? Bunun ayrımını nasıl yapıyorsunuz?

 

-Bir insan sahne tozu yutmadan tiyatro sevgisi ne demek anlayamaz.

Tiyatro benim için nefes almak gibi yaşamsal bir olgu.

Doksanlı yıllarda Nazım’ın şiirlerini okuyarak başladım sahne almaya.

Epik tiyatro yapıyordum. Her şey bir oyundu ama hayatın gerçeklerini aktarıyordum. Sahnedeyken siz olmaktan çıkıyorsunuz. Oynadığınız rolle bütünleşiyor ve rol kişisiyle bütünleşiyorsunuz. Sahneden indiğiniz anda rolden çıkmak zorundasınız, çünkü bir sonraki oyunda başka bir karakter olacaksınız. Tiyatroyu bir yaşam biçimi olarak içselleştirmişseniz, karakter ve ben ayırımını kolaylıkla yapabiliyorsunuz.

 

5-Motivasyon koçu olarak da tanıyoruz sizi ve bu alanda atölyeler yaptığınızı biliyoruz. Bu alan oldukça geniş. Sizin uzmanlık alanınız nedir? Reiki, Acsess yada başka bir dalı Vs. Bu konuda biraz bilgi alabilir miyiz?

 

-Öncelikle şunu vurgulamak isterim; reiki ve accses hakkında bilgi sahibiyim ama benim uzmanlık alanımda değil.

Reiki fiziksel, ruhsal ve zihinsel anlamda enerji aktarımı çalışmasıdır. Bloklanmış enerjiyi çözüme kavuşturmak adına yapılan bir çalışma.

Accses’deki çalışma biraz daha farklı: Kafamızda bulunan 32 noktaya hafif dokunuşlarla bilinçaltı temizliği yapılan bir çalışmadır.

Motivasyon çalışması her ikisinden de çok farklı.

Motivasyon atölye çalışması, kişinin kendinde var olan ve farkında olmadığı yeteneklerinin ortaya çıkmasını sağlıyor. Motivasyon koçluğu burada devreye giriyor; ortaya çıkan yeteneğin, süreç içinde hayata geçirmek için izlenecek yol ve yöntemler üzerinde fikir üretiyor ve çözümler üzerine çalışıyoruz.

 

 

 

6-Başak ve Nevre kitabınızdan bahseder misiniz? Kurgusu ve kitabın çıkış amacı hakkında biraz bilgi alabilir

miyiz?

 

            -Başak Ve Nerve, şiddete ve tacize maruz kalmış iki genç kadının romanı. Aslında “ölmek istemiyorum” diyen kadınların, hayatta kalabilme mücadelesini anlattım.

Gerçek bir olaydan yola çıkarak kurgulanmış bir romandır Başak ve Nerve. Yazarken bir amaca hizmet etmek düşüncesiyle başlamıyorsunuz kurguya. Sadece olaylar ve günümüzde yaşananlar var kafanızın içinde. Sona doğru yaklaşırken şöyle diyorsunuz: Hayatı olduğu gibi değil, olmasını istediğim şekilde anlatmalıyım. Başak Ve Nerve’de bunu başardığımı söyleyebilirim. Başardığım kanısına da kitabı okuyanlardan gelen olumlu tepkiler sonucunda vardım.

 

 

 

7-Genellikle yazılarınız kadına şiddet ve kadın cinayetleri hakkında. Bu konuda söylenecek çok şey var ama siz kısaca neler söylemek istersiniz?

 

-köşe yazılarımdan birine “KEŞKE” diye başlık atmıştım. Oradan bir bölüm aktarayım size:

“Keşke Pınar Gültekin, Cemal Metin Avcı’yla hiç tanışmamış olsaydı.
Keşke İpek Er, Musa Orhan’a sığınmasaydı.
Keşke, Kadir Şeker tutuklanmasaydı ve onun gibiler çoğalsaydı.
Keşke, sevgiye en çok ihtiyaç duydukları dönemde kızlarını öldüren babalar olmasaydı.
Keşke, çocuğunun gözü önünde öldürülen anneler olmasa.
Keşke, boşanma aşamasında olan kadınlar, eski kocalarıyla son buluşmaya gitmese.
Keşke erkek çocuklar anne katili olmasa…
Bu keşke’ler uzayıp gider daha.”

Yalnızca Türkiye’de değil dünyanın her yerinde yüzlerce, binlerce, milyonlarca kadın şiddet görüyor, taciz ve tecavüze uğruyor ve sonunda öldürülüyor.

Şiddet gösteren erkeğin eğitimli ya da eğitimsiz olması sonucu değiştirmiyor. Bu sonucu değiştirecek tek şey, adalet kavramının kadınlardan yana işlemesidir. Kadınları koruyan bir yasa olmalı. Şiddet uygulayana ve öldürene ciddi cezai yaptırımlar uygulanmalı. Ve en önemlisi İstanbul Sözleşmesi’nin maddeleri hayata geçirilmeli. Yasalar koruyucu olmadığı sürece kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri son bulmayacaktır.

 

 

8-Bazı kitaplarınızda Aysel Yenidoğanay, bazılarında Aysel Yenidoğanay Gökçelik, bazılarında ise Aysel Y. Gökçelik imzalarını görüyoruz. Bunun özel bir sebebi var mı?

 

-Özel bir sebep kocam! Yazarlık yaşamım evlenmeden çok önce başlamıştı.(Ben kocayı geç buldum.) Evlendikten sonra eşime jest yaptım ve onun da soyadını ekledim. Bir süre sonra soyadım, Kızılderili isimleri gibi uzun gelmeye başladı. Bende Gökçelik’i attım Yenidoğanay’la devam ettim. 2012 yılından sonra “Sıfırdan Başla Mucize Sensin” kitabım yayına hazırlanırken son anda kendi soyadımı kullanmaya karar verdim. Çünkü Yenidoğanay hep yeni başlangıçları simgeliyor. Ruhuma da çok uygun olduğunu düşünüyorum.

 

 

9-Ankara Kültür Sanat Derneği ile tanışmanız nasıl oldu? Aksed hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

 

-Ankara Kültür Sanat Derneği ile sosyal medya aracılığıyla tanıştım. Dernek başkanı Mustafa çelebi Çetinkaya aracılığıyla oldu. Telefonla konuştuk. Pandemi nedeniyle yüz yüze görüşme olanağımız olmadı ama sizin gerçekleştirdiğiniz söyleşileri ve Salıyı Sallayan Şiirler programını izliyorum. Çalışmalarınızı yine sosyal medya aracılığıyla takip ediyorum. Emeği geçen herkesin yüreğine sağlık. Dernek üyelerinin ekip bilinci yüksek; kutluyorum onları. Başarılarınız daim olsun.

 

 

 

10-Gelişen ve ilerleyen teknoloji çağının ve özellikle iletişim araçlarının edebiyat üzerinde etkileri olduğunu düşünüyor musunuz?

 

-Günümüz teknolojisi bilinçli kullanıldığında harikalar yaratıldığını görüyorum. Özellikle pandemi sürecinde teknoloji yaşamımızı kolaylaştırdı. Online eğitimden tutun da  konser, müzik, tiyatro, söyleşi vb. birçok etkinliği evimize taşıdı. Bu edebiyat alanı için de geçerli. Okuyucu-yazar buluşmaları teknoloji sayesinde gerçekleşti. Beni en çok mutlu eden şey, bu iki yıllık süreçte internet kitapçısından sipariş edilen kitaplar. Bu açıdan bakıldığında edebiyat adına olumlu etkiler bıraktığına eminim.

 

 

 

11-İzleyenlerimiz siz nasıl takip edebilir, kitaplarınıza nasıl ulaşabilirler?

 

-Çağımız iletişim çağı. Sosyal medya en etkin alan. Aysel Yenidoğanay yazdıkları zaman beni bulmaları kolay. Eklesinler, mesaj atsınlar, soruları varsa yazsınlar; mutlaka dönüş yapıyorum. Kitaplarıma gelince; şu an raflarda olan kitapları internet kitapçılarından sipariş verdiklerinde iki gün içinde ellerine geçecektir. Olmayanlar da yeni baskılarıyla 2022 yılında raflardaki yerini alacak; burdan da duyurusunu yapmış olayım.

 

 

 

 

 

12-Son olarak bize neler söylemek istersiniz?

 

-Öncelikle Ankara Kültür Sanat Derneği’ne konuk olarak beni ağırladıkları için teşekkür etmek istiyorum. Ve tabi ki en büyük teşekkür size; bu güzel söyleşiyle yazar ve okuru buluşturduğunuz için.

Son olarak eklemek istediğim bir şey var: 16 Ekim’de Ankara’da olacağım. İzan Yayınlarının YAZAR-OKUR buluşmalarına katılacağım.

 

 

 

 

anlamını yitirmiş her şey

susarak konuşuyoruz

toprak kokusuna hasret yüreğimiz

bahar gözlü çocukları susuyoruz

yıkımlar üzerine inşa ettiğimiz

parsellenmiş hayalleri susuyoruz

çığlığımız bize yabancı

çürümüş yaşamları susuyoruz

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder