AYRILIK GÜNCESİ
cansuyum,
ayışığı sesini getirdi bana.
çevresinde oluşan aylalarda gördüm yüzünü. ayaklanmıştı
doğa. kurbağaların senfonisi
doldurdu geceyi. sesine tutundum. dans ediyorum. nerede
ne zaman biteceğini bilmediğim
bir dans. sen orada ben burada/aynı anda bir ayın sey-
rine koyulmuşuz. ateşler içinde
yanıyor ay. yarım kalmışlığına üzülüyor. yıldızların ı-
şıltısı yetmiyor ona. dolunay
olmayı bekliyor.kırık bir beste takılıyor telefon teline.
ve bir damla gözyaşı/göle
dönüşen.
ay boğuluyor.
Fesleğen gülüşlüm,
Yüreğim karlı dağlarda yanan
ateş.
-beni bir daha gönderme-
bilirsin, başımı göğsüne gömüp
teninin kokusunu içimde hissetmeden uyuyamam. elin saçımı
karıştırmalı. burnumun ucundaki
kıla dokunmalısın. kızmalıyım sana. küçük küçük yumruklar
atmalıyım omuzlarına. intikam
saati! kirpiklerimi burnunda gezdirmeliyim. aksırıp tıksırmalısın.
-işte şimdi ödeştik!
2
arap
bülbülünün sesiyle uyandım sabah
dutun
dalbaşları uzanmıştı odama
kalktım/gelincik
tarlasına uzandım
ayaklanmıştı
doğa
orak tutan
elleri çağırır gibiydi başaklar
sis kaplamıştı
dağları
ve doruklarda
çırpınıyordu yüreğim
3
ayrılığın ilk
güncesi
ay
ondördünde/alkanlar içinde
yanık bir
türküdür yüreğim
arap
bülbülünün sesi çoğalıyor alacaşafakta
bir serçenin
ürkekliğinde çırpışıyor gülüşlerin
konuveriyorsun
gelincik tarlasına
baharın
kendisi oluyorsun
çıldıran
doğanın ortasında
4
eski bir kente
eskiyen
yüzüyle bakıyor kozan kalesi
çobansız
sürüler dolaşıyor yamaçlarında
ve analığım
can çekişiyor
oğlak
analarının dolgun memelerinde
yüreğimden
doğurduğum sevgilim
bir kayıp
anasıyım
bu ayrılık
güncesinde
göle
dönüşürken gözyaşım
telefon tellerine
yükledim sesimi
5
fesleğen
gülüşlüm
gün yeni güne
eklenmek üzere
kurbağalar aşk
çağrısında bu gece
hayra
alamettir baykuşun ötüşü
ve yarasalar/
uğursuz
değildir insanlar kadar
6
seni
düşünmekteyim yine
eylem
günlerinden kalma bir alışkanlıkla
elde
kalem/pankart açmışım sayfalara
özlem çığlığım
kozan dağına çarpıyor/
bir köpek
ulumasında
ve bilirsin
köpekler
insandan daha sadıktır insana
7
gencecik bir
kızla tanıştım bugün
bahar
gözlerinde açmıştı
ne yaşar
kemal’i biliyor
ne nazım’ı
yine de onlar
gibi
toprak
kokuyordu elleri
8
ve kadınlar
kalabalıklar
içinde
toprak rengi
yüzleriyle giyinirler yalnızlığı
en dobra küfür
dua gibi
dökülür dillerinden
ve beş vakit
namaza durur hepsi/ezan sesinde
9
yüreğimden
doğurduğum sevgilim
çıplaklığımı(zı)
giyinemedim bu gece
pencere açık
üşüyorum
ay ışığına sar
bedenini
koynuma gir
10
akşamüstü
yağmur yağdı sevgilim
toprak kokusu
sardı havayı
ölüler
başlarını uzattı gömütlüklerden
ve haykırdılar
bir ağızdan:
-taş
binalarınız sizin olsun
kıskanmayın toprak kokumuzu
11
bir cenaze
gidiyordu sabah
beyaz
abdullah’mış/yaşı bulmamış altmışı
omuzlardaydı
yarış
halindeydi el verenler
tekbir sesleri
ulaşırken göğe
beyaz
abdullah’ın
gül tenli
-ilkten sonra üçüncü-
yanağı benli
dul karısı düşüyordu gönüllere
12
ölüm ne
denizin dibinde
ne yedi kat
göğün üstünde
ölüm/bir gece
vakti
yürek alkış
tutarken aşka
bir ayrılık
güncesinde yitmektir
A.Y.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder