HAYAT KANKIRMIZI BİR GÜL
Hayat kankırmızı bir gül olarak sunulmuştur bize.
Dikensiz gül kanatsız bir kuşa benzer. Uçmak için kanada
ihtiyacı varsa kuşun, gülün de varlığını
sürdürebilmesi için dikenlerinin olması şart.
Gülün güzelliğine vurulmayan var mıdır?
İlk aşkın
vazgeçilmezi.
Söylenmeyen, söylenemeyen binlerce sözcüğün dile gelmesi.
Sevgi simgesi. Anlamı şu: Seni seviyorum ama koşullu. Dikenlerim var, canını
acıtabilirim. Beni değiştirip dönüştürme. Olduğum gibi sev. Seni kanatabilirim.
Gül bas yaraya…
Sevgi koşulsuzdur aslında. İllaki aşk, mantık yoktur
kimyasında. Sevdiğimiz insanı olduğu gibi kabullenmek gerek, değiştirmeye
kalkışmadan.
AMAAAAA… İşte kocaman bir ama… Canımızı yakıyorsa ve bunu
hep yapıyorsa, her defasında yaraya gül basılmaz.
Can yakma yalnızca fiziksel şiddetle gerçekleşmez. Psikolojik
şiddet (baskı) hepsinden daha acıtıcıdır.
Kişilik haklarına saldırı, yok sayma, onaylamama, edilgen konuma getirme… Tüm bunlar gülü
dalından koparıp solmaya mahkum etmektir.
Dikensiz bir hayatın içinde yol almak elbette güzel. Ne var
ki hayat dikensiz değildir. Doğumdan ölüme kadar,bunun böyle olduğunu her birey
bilir. Canımız yandıkça çığlık atarız, ağlarız belki. Şikayet ederiz, anlatırız
birilerine. Bir şekilde tepkimizi gösteririz.
En acıtıcısı susmak! Susturulduğu için susmak. Korktuğu,
korkutulduğu için susmak. Çığlık atarken yürek, dilin susması…
Susturulduğu için susmak!
Her alanda erkek egemen
olduğu için susmak düşüyor kadının payına. Sustukça kadın olduğunu, birey
olduğunu unutuyor. Kimliksiz ve kişiliksiz hiç’liye bürünüyor.
İçten içe kanarken yürek, günün birinde bir volkan patlıyor
iç denizlerinde. Ateş seline kapılıyor
gülverenler. Aydınlık bir güne başlıyor kadın. Kankırmızı bir güle “merhaba”
diyor …
Aysel Yenidoğanay
teşekkür ederim aşkım seni seviyorum.
YanıtlaSil