11 Eylül 2013 Çarşamba

HAYAT KANKIRMIZI BİR GÜL

HAYAT KANKIRMIZI BİR GÜL
Hayat kankırmızı bir gül olarak sunulmuştur bize.
Dikensiz gül kanatsız bir kuşa benzer. Uçmak için kanada ihtiyacı varsa kuşun,  gülün de varlığını sürdürebilmesi için dikenlerinin olması şart.
Gülün güzelliğine vurulmayan var mıdır?
İlk  aşkın vazgeçilmezi.
Söylenmeyen, söylenemeyen binlerce sözcüğün dile gelmesi.
Sevgi simgesi. Anlamı şu: Seni  seviyorum ama koşullu. Dikenlerim var, canını acıtabilirim. Beni değiştirip dönüştürme. Olduğum gibi sev. Seni kanatabilirim. Gül bas yaraya…
Sevgi koşulsuzdur aslında. İllaki aşk, mantık yoktur kimyasında. Sevdiğimiz insanı olduğu gibi kabullenmek gerek, değiştirmeye kalkışmadan.
AMAAAAA… İşte kocaman bir ama… Canımızı yakıyorsa ve bunu hep yapıyorsa, her defasında yaraya gül basılmaz.
Can yakma yalnızca fiziksel şiddetle gerçekleşmez. Psikolojik şiddet (baskı) hepsinden daha acıtıcıdır.
Kişilik haklarına saldırı, yok sayma, onaylamama,  edilgen konuma getirme… Tüm bunlar gülü dalından koparıp solmaya mahkum etmektir.
Dikensiz bir hayatın içinde yol almak elbette güzel. Ne var ki hayat dikensiz değildir. Doğumdan ölüme kadar,bunun böyle olduğunu her birey bilir. Canımız yandıkça çığlık atarız, ağlarız belki. Şikayet ederiz, anlatırız birilerine. Bir şekilde tepkimizi gösteririz.
En acıtıcısı susmak! Susturulduğu için susmak. Korktuğu, korkutulduğu için susmak. Çığlık atarken yürek, dilin susması…
Susturulduğu için susmak! 
Her alanda  erkek egemen olduğu için susmak düşüyor kadının payına. Sustukça kadın olduğunu, birey olduğunu unutuyor. Kimliksiz ve kişiliksiz hiç’liye bürünüyor.
İçten içe kanarken yürek, günün birinde bir volkan patlıyor iç denizlerinde.  Ateş seline kapılıyor gülverenler. Aydınlık bir güne başlıyor kadın. Kankırmızı bir güle “merhaba” diyor …


Aysel Yenidoğanay         

1 yorum: