“ÖLMEK NE GARİP ŞEY
ANNE”
- JÜLİDE’YE-
Hayatın anlamını çözmeye çalıştıkça içinden çıkılmaz bir hal
alıyor.
Ölüm örneğin…
Ölüm bir sır.
İçinden çıkılmaz bir labirent…
Hiç akılda yokken… Olmadık bir anda çıkıp gelen… Ve de güle
oynaya gidilen…
Daha yapılacak onca iş varken. Gezip görülecek onca yer
varken…
Çocuklar büyütülecek örneğin… Askere gidecek büyük oğlan…
Kız gelin edilecek. Liseyi bitirecek ortancası… Ve tabii torunlar…
Jülide, kızlarımın halası, benim arkadaşım… Henüz 37 yaşında…
Hayata doyamadan veda etti bu dünyaya…
Hem de hiçbir şeyi yokken… Hasta değildi yani. Kiloluydu. Giydiğini
yakıştırırdı. En zayıflar bile imrenirdi tarzına…
Liseyi bitirir bitirmez evlendi aşık olduğu adamla… Yirmibeşine
geldiğinde üç çocuk sahibiydi. Çocukluk aşkını doya doya yaşayamadan
çocuklarıyla birlikte büyüyordu.
Zaman acımasız; doğum sonrası kilolarından kurtulamamıştı. Çocukluk
aşkı; çocuklarının babası ihanet ediyordu ona…
İlk düş kırıklığı…
Spor salonlarına yazıldı… Yürüyüşlere başladı. Destek göreceği
yerde psikolojik baskıya maruz kalıyordu: “sen zayıflayamazsın, iraden zayıf !”
Daha çok hırslanıyordu. Haftası geçmeden yeni bir diyete
başlıyordu. Günlerce aç kalıyordu, yine de kilo veremiyordu… Zamana yaymak
yerine kısa sürede kilo vermek istiyordu. Herkese gösterecekti nasıl
zayıfladığını.
Kilo veremediği gibi, yanlış uygulamalar yüzünden daha da
kilo aldı.
İlk zamanlar bunu pek sorun etmiyordu. Cıvıl cıvıl hayat
doluydu. İçindeki çocuk her zaman afacan ve şen şakrak.
Şahane yemekler yapar, şahane sofralar kurar, şahane misafir
ağırlardı… “Benim” diyen “en kral” erkek sürücülere taş çıkartırdı: Şahane
araba kullanırdı. Adana’dan Muğla’ya 13 saatte gelmişti. Üniversite kazanan
komşu kızını Adana’dan Trabzon’a götürmüştü.
Dilinde türküler, yüreğinde ölü bir sevda taşıyordu son
zamanlarda. “Ben bu adamdan boşanırım” diyordu. Maddi durumu iyiydi ama yapamadı.
Çocukları büktü boynunu.” Birkaç yıl daha sıkayım dişimi” diyordu.
Gülen gözlerinde hüzün saklıyordu.
Nisan ayında yeni aldıkları eve taşındılar. Keyfine göre
dayayıp döşedi. “bu ev size uğur getirsin” demiştim. “Umarım
aşkınla aranız düzelir.”
“Ben zayıflamadan düzelmez” demişti. Midesini küçültmeğe karar vermiş.
Ameliyata girmeden önce konuştum onunla. Cıvıl cıvıldı sesi.
İnanmış, mutlu…
İkinci gün tekrar konuştum, iyi geliyordu sesi. Üçüncü gün
biraz yorgun… Ve sonra hiç duyamadım sesini… Komaya girmiş. Dördüncü gün
uyutmuşlar ve aynı gece Kozan’dan Adana’daki
bir hastaneye nakletmişler. Beşinci gün bir başka hastaneye, hiç uyanmadan… Yedinci
günün sabahı veda etmiş hayata…
“Toprak olmak ne garip şey anne.”
Evet, “toprak olmak!”
Toprak altına gönderdiğimiz o
gencecik bedenin suçlusu biziz. Toplum olarak bize dayatılana karşı
çıkmadığımız için. “XL” olarak verilen kıyafetlerin aslında “L” dahi olmadığını bildiğimiz halde sustuk. Televizyonda
“sıfır beden” oyuncu ve mankenlere bakıp bakıp iç geçirdik. Güzellik salonlarından
çıkmayan kadınlarla bir tuttuk kendimizi. En tanınmış diyet uzmanlarının
adlarını şıp diye biliyorduk. Filancanın diyeti, falancanın zayıflama sırrı
başucu kaynaklarımızdı.
Sistemin dayattığı bir pazardı bu ucu bucağı olmayan. Bir yanda
zayıflama reçeteleri vereceksin diğer yanda gün boyu yemek programı sunacaksın.
Bir yanda sağlıklı ve dengeli beslenme çığırtkanlığı yapacaksın diğer yanda “fast
food” u devreye sokacaksın.
Asgari ücretlinin
açlık sınırında olduğu bir ülkede, sözlü ve yazılı basın aracılığıyla alay
ediliyor. Dalga geçiliyor resmen. Savaş sınırımıza dayanmış biz hala zayıflama
savaşındayız.
Jülide bu uğurda
ölen ne ilktir ne de son. Şu bir ay içinde Jülide’den önce yakın çevremde “mide
küçültme ameliyatı” ndan iki kişi öldü. Şu an bir genç kadınımız(henüz 27
yaşında bir çocuk annesi) dört haftadır komada. Yaşam savaşını kazanması için
dua ediyoruz.
Jülide hayata doyamadı. Biz de ona doyamadık. Yapacak ne çok
şeyi vardı. Umutları, düşleri “sıfır beden” nin içine hapsoldu.
Başka Jülideler ölmesin. Bedeniniz size aittir kadınlar. Sahip
çıkın bedeninize. Sevin onu, şımartın. Erkekler için değil, kendiniz için
yaşayın. Bir kadın erkeğiyle omuz omuza olduğu zaman eşittir. Mutludur o zaman.
Lütfen bunun ayırdında olun…
Ölüm bir sır.
İçinden çıkılmaz bir labirent,
Sonrası sonsuz bir boşluk…
Seni hiçbir yerde aramıyorum Jülide, çünkü yüreğimdesin. Işıklar
içinde yat . 18.09.13
Aysel Yenidoğanay
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder