5 Kasım 2021 Cuma

ÇIĞLIĞIMA SES VER ÇIKTI


 



 

Öykü ve roman yazarı Aysel Yenidoğanay’dan bir kiatap daha: ÇIĞLIĞIMA SES VER.

 

ÇIĞLIĞIMA SES VER İzan Yayınlarından çıkan bir nehir şiir kitabıdır. 

Kitap İki bölümden oluşmuştur:

1.Bölüm: Ölmek İstemiyorum

2.Bölüm: Dokunmayın Çocuklara

“Şiddete maruz kalan ve öldürülen kadınların, tacize uğrayan çocukların duyulmayan çığlıklarına ses olmak için yola çıktı. Farkındalık yaratmak amacıyla, tek perdelik tiyatro oyununa dönüştürüldü. “ Diyor Aysel Yenidoğanay ve ekliyor:

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ yaşatır dedik. Ne yazık ki her gün en az beş kadın öldürülüyor bu ülkede. Cezai yaptırımlar uygulanmadığı için, katiller elini, kolunu sallayarak dolaşıyorlar aramızda.

İşte bunun için “Çığlığıma Ses Ver” diyorum.

Kadınları ve çocukları koruyan bir yasa çıkarılana kadar sesleri sese dönüştürmek adına, hepimiz elimizi taşın altına koymalıyız.

“Bu benim başıma gelmez” demeyin. Her an, herkesin başına, her şey gelebilir. Gelmemesini istiyorsak eğer, koruyucu bir yasa tasarısı için sesimizi daha gür çıkarmalıyız.

Dünya; kadınlar ve çocuklar güldükçe güzelleşir.”

 

 

 

AYSEL YENİDOĞANAY’IN KALEMİNDEN KİTABIN ÖNSÖZÜ: BEN ARTIK KATİLİMLE YAŞAMAK İSTEMİYORUM!

 

Dünya denilen gezegen cehenneme mi döndü yoksa insan denilen canlı mı onu bu hale getirdi? Ya da biz insan olduğumuzu bilmeden hep bir cehennemin içinde mi yaşıyoruz/yaşıyorduk?

Ben, bütün bu yaşananların/yaşadıklarımızın bir illüzyon olduğunu düşünüyorum. Hiçbirinin gerçek olmadığını, gözümü kapatıp açtığımda her şeyin normal akışına döneceğine inanmak istiyorum.

Olmuyor işte, ne yapsam olmuyor; her gün doğumunda yeni acılara tanık oluyorum.

Acı her geçen gün bıçak olup yüreğime saplanıyor. Öldürülen her kadınla bir parçam ölüyor. Özgecan oluyorum, Münevver oluyorum, Emine oluyorum, Fatma oluyorum, Ceren oluyorum, Pınar oluyorum ve öldürülen her kadın ben oluyorum…

Çığlığım kendime yabancı. Sesimi duyan yok. 

Kalabalıklar içinde yalnız ve bir o kadar çok.

Suçumuz: Aşık olmak!

Ve biz celladımıza aşık olduğumuzu bilmeden mutluluktan kahkahalar atıyoruz.

“Sevgi şifadır. Sevgi güçtür. Sevgi değişimin mührüdür.” der Mevlana.

Biz şifalandığımızı düşünürken,  gücü “iktidar” olarak algılıyor aşık olduğumuz kişi. Egemenliğini ilan ediyor bedenimizin üzerinde. Aşk denilen kavramın içi boşalmaya başlıyor. Uçsuz bucaksız gibi görünen dünyanın bir köşesinde sıkışıp kalıyoruz. “Ölmek istemiyorum!” çığlığı boşlukta yankılanıyor.

Celladımın öldürme şekli fark etmiyor: Boğarak, döverek, yakarak, bıçaklayarak, kurşunlayarak, ezerek, doğrayarak, yükseklerden atarak… Sayayım mı daha? Yüreğiniz kaldırmadı değil mi? İşte ben her gün bu şekilde ölüyorum/öldürülüyorum. Hem de beni sevdiğini haykıran adam tarafından. 

“Adam” diyorum; oysa ne adamlıktan ne de insanlıktan nasibini alamamış, varlığı gereksiz bir yaratık. Yenidünya düzeni ile birlikte mantar gibi türeyen ve “hep benim olsun” mantığıyla hareket eden doyumsuz yaratıklar.

Bu yaratıklardan kendini soyutlamış adam gibi adamlara sesleniyorum: Lütfen kadınların çığlığını duyun artık. Sizler birleşirseniz yaratıkların gücü azalır ve kadınların şen kahkahaları geri gelir. Bu dünya, doğanın dengesi gibi kadınıyla, erkeğiyle bir bütün. Denge bozulduğunda döngü değişir.

Ben artık katilimle yaşamak istemiyorum!

Ölmek istemiyorum! Ölmek İstemiyorum! Ölmek istemiyorum!

 

Ve çocuklar; “dünyanın bütün çiçekleri”* annelerinin kaderini yaşıyorlar.

Koklamaya kıyamadığımız, canımızdan can verdiğimiz çocuklar; şiddete maruz kalıyorlar. Cinsel istismara uğruyorlar. Ensest ilişki kurbanı oluyorlar. Cehennem değil de nedir bu? Biz hala nasıl gülebiliyoruz? Nasıl yemek yiyebiliyoruz? Kaç çocuğun daha intihar etmesini bekleyeceğiz? İntihar etmeyen çocukların ruhunda açılan yaralar geçer mi sizce?

Bu çocuklar bizim/hepimizin; dokunmayın onlara! Çekin o pis ellerinizi çocukların üzerinden. O pis düşüncelerinizi ve zehir saçan dilinizi de çekin.

 “Bir kereden bir şey olmaz” veya “ruhen yaralanmamıştır” denilip, hasta ruhlu faillere mahkemelerde iyi halden ceza indirimi uygulayan hakimler; sizin çocuğunuz yok mu? Akşam başınızı yastığa koyduğunuzda, vicdanınız rahat ediyor mu?

Çocuk ve tecavüz aynı cümlede yer alıyorsa kıyamet kopmalı.

Çocuk istismarının affı olmaz, olamaz, olmamalı!

 

*Ceyhun Atıf Kansu

 

                                                                        

 

 

1. Bölümden dizeler

 

ben bir kadınım

ateş ile sınanmışım

övgüler dizildi güzelliğime

şiirler yazıldı sayfa sayfa

her dilde şarkılar söylendi

roman kahramanı oldum

masallarda yaşadım

mutlu sona yaklaşırken

namus uğruna vuruldum

 DİPNOT: BU YAZI HABER OLARAK SOL MEDYA'DA YAYINLANDI

 

 

 

 

 

2.Bölümden dizeler

anlamını yitirmiş her şey

susarak konuşuyoruz

toprak kokusuna hasret yüreğimiz

bahar gözlü çocukları susuyoruz

yıkımlar üzerine inşa ettiğimiz

parsellenmiş hayalleri susuyoruz

çığlığımız bize yabancı

çürümüş yaşamları susuyoruz

 

 

 

 

 

 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder