EFE ELMAS
Oldurma, en basit tabiriyle bir şeyi
oluşturma, yaratmadır. Buradaki yaratım yoktan var etme değil, olanı
dönüştürmedir. Yani bir tür ruhsal enerji çevrimidir. Ruhumuzdaki potansiyel
yaratım enerjisini evrene yansıtarak, evrende değişiklikler yaratmanın
sanatıdır.
Hepimiz bunu The Secret’tan artık
biliyoruz veya en azından duyuyoruz. Ama ben burada aslında arkadaki
dinamikleri ve püf noktaları vermek istiyorum. Çünkü bahsettiğimiz kitap ve
bununla beraber çıkan nice kitaplar, birçoğunu incelemesem de, yeterli püf
noktaları vermiyor. Birçoğu rant kazanmaya odaklı olduğu için boş bilgilerle
dolu. Halbuki yaratım sanatı, maji ismi altında en eski ezoterik ve okült konulardan
biridir. Eğer bu bilgeliği ve sanatı öğreneceksek bunun için new age
akımlarından çok, daha eski mistik kültürlerin öğretilerine bakmalıyız. Eğer
yeterli bir incelememiz yoksa bu süreç bizim için tehlikeli bile
olabilir.”İnan, olsun” kalıbı doğrudur ama eksiktir. İnanıp Ol’durmanın da bir
prensipleri, bir mekaniği, ilmi boyutu hatta mühendislik işleyişi vardır.
Ol’durmanın gücü, Yaratıcı’nın yarattığı düzenin bir işleyişini kapsar.
Oldurmanın 7 yasası
Bir şeyleri yaratma yani ol’durmanın
arkasında bazı yasalar vardır. Bu yasaları harekete geçiren kilit yasa irade
yasasıdır. İrade yasasının tezahürü istemektir ve istemek ile konsantrasyon, bu
yasaları aktif hale getiren anahtarlardır. Kısaca şu yasalar ol’durmada
işler:
1- İrade Yasası: Her
şey irademiz dâhilinde gerçekleşir ve bizi insan kılan iradedir. İrade, isteği
yaratır istek de oldurmanın ana maddesidir. Bu yüzden evreni harekete geçiren
irademizdir. İrademiz ne kadar güçlüyse, evrensel değişimleri yaratmak o kadar
kolaydır. Bir şeyleri yaratırken başkalarının iradelerine karışmamak oldukça
önemlidir, yoksa irade yasasına ters davranmış oluruz ki, bu evrensel düzeyde
hoş bir etki yaratmaz.
2- Çalışma ve teksir yasası: İsteklerimizin olması için yeterli bir enerji
eşik değerini geçmeliyiz, bunun için de istekleri oluşturma konusunda ısrarcı
olmalıyız ve enerjiyi yoğunlaştırmalıyız.
3- Külli çekim yasası: İki şeyin birbirini çekmesi veya itmesi
olayıdır, yaydığımız düşünceler benzer enerjileri çeker. Benzeşimle birlikte
çalışır.
4- Benzeşim (Sempati) yasası: Ruhsal Dünya da benzerler benzerleri yaratır.
5- Tedriç yasası: Her şeyin bir aşamalı gelişimi vardır. Haliyle
isteklerimiz de evrende belli aşamalarda gerçekleşir, bu yüzden isteklerin
gerçekleşmesi için belli bir zaman diliminden bahsedebiliriz.
6- Tüme- varım (Bumerang) yasası: Her enerji çıktığı kaynağa geri döner. Bu dönüş
katlı (üç katı, yedi katı vs.) olarak olabilir.
7- Parça Bütüne aittir yasası: Parçaya yapılan etki bütünü, bütüne yapılan etki
parçayı etkiler.
Buradaki yasaların işleyişi, alttaki
aşamaları da tetikler. Bu yüzden önce
bu dinamikleri bilmek, püf noktaların işleyişini çözmemize yardımcı olur.
(Yasalarla ilgili daha fazla bilgi için bakınız: Varoluşu Sürekli Kılan Kozmik-Evrensel
Yasalar ve bakınız: Varoluşu Sürekli Kılan Evrensel Yasalar
II).
İstek- Israrcı olma
Bir dileğimizi ne kadar çok ister ve ne
kadar çok ona odaklanırsak, evrene yaydığımız enerji de bir o kadar güçlü
olacaktır. Bunu telefon sinyaline benzetebiliriz. Eğer telefondaki sinyal
düşükse, bir başka kişiyle kesik kesik konuşuruz ve kendimizi zar zor ifade
ederiz, buna nazaran sinyal yüksekse sesimiz daha net çıkar. İşte bir şeyi çok
istemek ve istekte ısrarcı olmak ilk koşuldur. İstemenin şiddeti, evrene ulaşım
sinyalini yükseltir. Bu yüzden en hızlı gerçekleşen şeyler, o sırada en
çok ihtiyacımız olanlardır. Bunu hepimiz deneyimleriz. Bir anlığına
parasız kalırız, ihtiyacımız vardır, öyle bir gönülden geçiririz ki, mucizevî
bir şekilde elimize para geçer. İhtiyacın fazla olması da, o şeyi derinden
istememize neden olur. Bu da daha kolay evrene isteği taşır.
Hazırlanış – Düzen
Tedriç ve çalışma-teksir yasasından
bahsettik. Anlık düşünceler ve yayılan anlık enerjiler, evrensel dengeden
dolayı hemen dağılır. (Buna mühendislikte entropi yasası denir, her şey
düzensizliğe doğru gider.) Bu yüzden bir şeyi sadece istemek, o şeyin olması
için yeterli değildir. Enerji belli bir süre sonra dağılmaya meyillidir. Lakin
her gün düzenli olarak isteğimize konsantre olursak, enerji yoğunlaşacağı için
dağılmadan aynı bir enerji topu gibi evrene yollayabiliriz. Bunun için aynı
saatte ve periyodik olarak yapmak oldukça önemlidir. Kendimize bir gün veya
süreç belirleyelim -mesela 7 gün gibi- ve aynı saatte düzenli olarak çalışmayı
yapalım.
İkinci olarak bir dileğin gerçekleşmesi
için ne kadar uzun bir ön hazırlık aşaması yaparsak, bir şeyleri
gerçekleştirmek o kadar kolaylaşır. Çünkü ön hazırlığa başladığımız anda enerji
zaten odaklanmaya başlar, odaklanmış enerjiye isteği yükleyerek göndermek çok
daha kolaydır. Ön hazırlıklara örnek vermek gerekirse, bir mum veya tütsü
yakabilir, bunun yanı sıra ortamı fiziksel olarak arındırıp temizleyerek,
toplayarak, ortamdaki ruhsal enerjiyi de düzenleyebilir, çalışma öncesi banyo
yapabiliriz. (abdest almak, enerjiyle arınmak vs.) Bu ön hazırlıklar aynı
zamanda çalışmanın ne kadar önemli olduğu mesajını bilinçaltına gönderir ve
bizi buna inandırır. Özellikle dileğimizi gerçekleştirmek istediğimiz alanı
temizlemek, enerjiyi daha net aktarmamıza yardımcı olur. Çünkü dağınık
odalardaki enerjiler de dağınıktır, bu da enerjiyi yoğunlaştırmayı zorlaştırır.
Feng shui, bu noktada devreye girer.
İmajinasyon (imgeleme)
Kızılderili bilgeler, “Bir kişiyi ne
kadar net imajine ederseniz, o kişiye o kadar kolay şifalandırırsınız.” derler.
Aynı şekilde bir şeyi ne kadar net imajine edersek, o şeyi gerçeğe
dönüştürmemiz o kadar kolay ve güçlü olur. Bu çok kilit bir noktadır. Haliyle,
mesela gerçekleştirmek istediğimiz şeyi bir kâğıda yazdıysak, kâğıdı avucumuzda
tutarken, duygularını dahi hissederek dileğin gerçekleştiğini güçlü bir şekilde
imajine etmeliyiz. Sonra bu imajinasyonun enerjisini kâğıda aktarmalıyız.
Bundan sonra o dilek kâğıdını yakmak, yüklediğimiz enerjiyi serbest bırakmamızı
sağlar.
Enerjiyi yükseltmek
İsteğimizi oldurmak için konsantre
olurken bir taraftan da enerjimizi yükseltmemiz gerekir. Bunun kullanılan en
eski metodu mantra veya zikir kullanmaktır. Önce yavaşça başlanılan mantrayı,
git gide daha hızlı söylemeye başlarız. Hızlandıkça enerji yükselir ve enerji
tavan yapana yani en yüksek hıza çıkana kadar mantrayı tekrar etmeye devam
ederiz. Burada kullanılan mantranın illa Sanskritçe veya Arapça olması
gerekmemektedir.
Mesela ev istiyorsak “Evim Var”, para
istiyorsak “Para bana geliyor” gibi kalıplar da yeterlidir. Eski şamanlar bu enerji
yükseltmeyi, dans ile yaparlardı. Dans ederler ve dansı hızlandırırlar, sonra
bağırarak, yükselttikleri enerjiyi evrene serbest bırakırlardı.
Bir diğer enerji yükseltme yöntemi
mantra kullanmadan imajinasyonla ışığı auramıza çekmektir. İlahi ışığı taç
çakradan alarak tüm auramıza yayar ve ilahi Olanla bağlantıda olduğumuzu
hissederiz. Böylece enerjimiz çalışma için yükselmiş olur.
Başka bir yöntem de çember
oluşturmaktır. Bunun için çevremizde hayali çember yaratırız (mavi-beyaz
renkte). Daha sonra ellerimizi havaya kaldırır ve “Bu alemle ruhsal alem
arasındaki sınırı kaldırıyorum, çemberdeki tüm isteklerim evrende gerçekleşir”
diyerek yavaşça elleri indirirken bir sis perdesini araladığımızı imgeleriz.
Böylece yarattığımız sınırlı enerji alanında evrenle bağlantı sağlayacak güçlü
bir ilahi mabet yaratmış oluruz. Bu yöntemi yapacaksak, çemberi hep aynı yerde
açmanın faydası vardır.
Kelam
Yaratıcı “Ol” demiş ve Evren yaratılma
sürecine girmiştir. Özellikle “OL” dendiğinin vurgulanması yani bu emrin ses
enerjisi olarak verildiği ifadesi tesadüf değildir. Burada pek tabi ki gizli
bir bilgi vardır. Fizik öğretmenim Nuray Hoca, her zaman “Sözler, evrene
vurulan mühürlerdir” derdi bana. Gerçekten de bir şeyi sesli olarak kelimelere
dökmek yani süptil düşünceleri, daha fiziksel enerji olan ses enerjisine
dönüştürmek, bir şeyleri ol’durmayı kolaylaştırmaktadır. O yüzden bir şeyleri
dilerken bunları sesli dilemek, enerjinin gerçekleşmesini kolaylaştıracaktır.
Aynı şekilde olumsuz şeylerin de sesli söylendiğinde daha çabuk başımıza
geldiğini fark etmişizdir. Bu yüzden ne söylediğimize çok dikkat etmeliyiz.
Enerjiyi Serbest bırakmak
En kritik nokta burasıdır. Birçok
insanın isteklerinin gerçekleşmemesinin tek sebebi enerjiyi serbest bırakmayı
atlamalarıdır. Israrcı olduktan, dileği dileyip, enerjiyi yükselttikten sonra,
bir anlığa isteğimize dair hiçbir şeyi umursamamak, bir hiçlik duygu durumuna
geçmek durumundayızdır. Böylece yaydığımız ve odakladığımız enerjiyi serbest
bırakırız. Eğer gerçekleşmesini istediğimiz dileğe çok fazla odaklanırsak,
enerji akışını tıkarız ve dileğimiz evrene ulaşmaz. İsteğimize odaklanmalı ama
buna bağlı ve bağımlı olmamalıyız, böylece enerjinin ve dileğin akmasına izin
verebiliriz. Bu aynı su hortumunun üzerine basmak gibidir ve bu da suyun
akışını engeller. İstedikten, odakladıktan sonra tam bir güvenle gerisini
evrene bırakmalıyız ve daha fazla (ta ki ertesi gün çalışmayı tekrarlayana
kadar) o isteğe odaklanmamalıyız.
Eğer mantra kullanıyorsak, bunu bir
bitiriş cümlesiyle yaparız. “Öyle Olsun!” “Dileğim Gerçekleşti” gibi bir niyetle bağırarak son noktayı koyar ve
enerjiyi bırakırız. Bu üzerimizde ki yoğun enerjiyi atmak gibidir. Eğer kâğıda
enerji yüklediysek, enerjiyi serbest bırakmak için dilek kâğıdını yakmalıyız.
Saf niyet – şüphesizlik – Sessizlik
Dileği dilerken ve diledikten sonra
olabildiğince saf bir niyete sahip olmalı ve şüphe gibi kötü titreşimli
enerjilerden uzak durmalıyız. Onun gerçekleşeceğine dair tam bir güvene sahip
olmalıyız. “Gerçekleşecek mi acaba?”, “Ne zaman gerçekleşir?”, “Olursa hayırlı
olmaz mı?” Gibi soru işaretleri ve gerçekleşeceğine dair şüpheler, yaydığımız
enerjiyi kesintiye uğratır ve evrene zıt bir enerji gönderir. Bu şüpheler evren
için,”Evet ben bunu istedim ama bir tarafım istemiyor” demektir. Bu da
gerçekleşmesini engeller ve enerjilere set koyar. Bu yüzden hiçbir şüphe
olmaksızın, saf niyetle istemeliyiz.
Eski gelenekler, bir diğer önemli
noktanın, dileğimiz gerçekleşene kadar sessiz kalmak olduğunu söylerler.
Dilediğiniz bir şeyi ve çalışmayı insanlara söylemek, enerjinin akışını
kirletir. Bu yüzden sessizlikle, dileğinizi kutsayın ve gerçekleşene kadar bu
konuyla ilgili enerjiyi kirletecek yorumlar yapmaktan sakının. Başkalarına
söylemeniz ve başkalarının konuyla ilgili yorumları da enerjileri
kirletecektir.
Bütünün Hayrı
Her daim çalışmayı yaparken “bütünün
hayrına” demeyi unutmayın. Bir şeyleri ol’dururken bir denge süreci vardır.
Hayırlı olanı ol’dumak için “bütünün hayrına” diye niyetlenin ve sonra evrene
tam olarak güvenin sahip olun. Bütünün hayrına derken içinizde şüphe veya korku
olmasın, bunun yerine tam bir teslimiyet duygusu sizi sarsın. Zaten bütünün
hayrına diyerek, hayırlı olmayacak enerjileri engellemiş oluruz. Öte taraftan dileğimiz gerçekleşmezse, bunda bir hayır
olduğunu bilmeli ve önümüze bakmalıyız.
Eğer bu püf noktaları, isteklerinizi
gerçekleştirme konusunda takip ederseniz, dileklerinizin daha kolay
gerçekleştiğine şahit olabilirsiniz. Bunları her tür dilek çalışmanızda (The
Secret, Reiki, Dilek kâğıtları vs.) kullanabilirsiniz. İçinde
olduğumuz dönem zaten Spiritüel anlamda dileklerimizin daha hızlı gerçekleştiği
bir dönemdir. Haliyle bunlar bizim süreci daha iyi kontrol etmemizi
sağlar. Bir sonraki sayıda, bu püf noktaları kullanarak yapılacak bazı dilek
çalışmalarını vereceğim. Tüm dileklerinizin, bütünün hayrına, gerçekleşmesi
dileğimle… (İlk yayın tarihi: 1 Aralık 2011)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder