11 Eylül 2015 Cuma

ŞİMDİ DERİN UYKULARDAN UYANMA ZAMANI. GÜNAYDIN!


Mutlu analar ülkesinde, barış dolu bir dünyaya günaydın deme zamanı.

 “Günaydın” diyerek başlarsınız güne. Yeni güne “merhaba”dır bu. Sevdiklerinize günaydın, eşe dosta günaydın.
İşe giderken hiç tanımadığınız bir insana içten bir gülümsemeyle “günaydın” dediğinizde yayılan sıcaklığın aydınlığıdır günaydın.
 Çiçeğe, böceğe, ağaca, sokak köpeğine, kediye, martılara, denize günaydın.
Gün-aydın! Ne kadar dolu bir sözcük.
 Günün aydın olabilmesi için yüreğimizin de aydın olması gerekiyor. Ve artık günün pencereleri aydınlıklara açılmıyor. Kara bir bulut sarmış ülkemin dört bir yanını; gün yüzünü göstermiyor. Yüreğimize Ateş düştü; karalar bağladık ak göğsümüze. Ağıtlar yükseliyor dört bir yandan; yürek dağlayan ağıtlar. Öpmelere, sevmelere doyamadığımız; parmağına diken batsa acısını içimizde hissettiğimiz canımızın parçaları, bir bir şehit düşüyor. Bebeler babasız; gencecik kadınlar yasta. Tüm ülke yas evi. “Günaydın”sız sabahlara uyanıyoruz artık. “Bugün de şu kadar şehit verdik, başımız sağolsun” lar girdi hayatımıza. Bir de “Vatan sağolsun” ekleniyor buna. Vatan düşman işgali altına girdi de bizim mi haberimiz yok!
Neden, niçin olduğunu dahi bilmediğimiz anlamsız bir savaşın ortasındayken, gün nasıl aydın olabilir?
Ateş düştüğü yeri mi yakar? Bu söz yerine ve zamanına göre doğrudur. Ama şimdi ateş ülkenin tamamına düşmüş. Ve alev sarmış her yanı. Sözün bittiği yer var ya; işte o noktadayız.
“Gerçek” anlamını yitirmiş.
Güneydoğu yıllardır kanayan bir yara. Ve yıllardır süregelen bir savaş var o bölgede. PKK diye bir gerçek var ortada. Dünyanın “terörist”  diye tanıdığı bu örgüte, bizi yönetenler kendi eliyle teslim oldu. Barış müzakereleri, baş teröristle görüşmeler ve sonra çözüm sürecinin “buzdolabı”ına kaldırılması. Hepsi senaryonun bir parçası. Egemen güçlerin siyasi bir oyunu. Kendi erklerini sürdürebilmek adına kardeşi kardeşe kırdırtma oyunu. Bizim bu oyuna ortak olmamızı istiyorlar. Yakınında yer alan, etnik kökeni “Kürt” olan herkesi  potansiyel terörist olarak  görmeni istiyorlar.  Her Kürt’ü “terörist” ilan edersek, kendi insanlığımızdan şüphe duymaya başlamalıyız. 
Bugün devletin her kademesinde yer alan Kürt kökenli vatandaşlar var. Öğretmen, vali, polis, doktor, mühendis vb… Bunların hepsine linç girişiminde mi bulunmalı? Yapmayın Allah aşkınıza! Türkiye mozaikler ülkesi. Etnik kökeni farklı insanları barındırıyor bağrında. Ve yıllardır bu insanlarla bir arada yaşıyoruz. Niçin daha önce böyle bir sorun yaşamadık da şimdi çıkıyor ortaya?
 İnanın Türk- Kürt sorunu değil bu yaşananlar. Ülkeyi kaos ortamına sürükleyip bundan nemalanmak istiyorlar. Oyunun bir parçası olmayalım. Bu oyunda gözyaşı var. Sönen ocaklar var. Anaların ağıtları var.  Yetim kalmış çocukların vebali ağırdır. Bu vebale ortak olmayalım.
“Gerçek” anlam kazanmalı artık.
Ateş yalnızca düştüğü yeri yakmıyor. Kınalı kuzular al bayrağa sarıldıkça, biz de o tabutların içine giriyoruz. Gerçeğimizle yüzleşme cesaretimiz olmalı.  Biz bölücü güçlere, PKK terör örgütüne karşı cephe almalıyız. Savaşacaksak eğer, düşmanımızın kim olduğunu bilmeliyiz.
Balkan ülkelerini düşünün; iç savaş nedeniyle dağılmadı mı hepsi? İşte Suriye gerçeği? İsrail’de yaşananlar farklı mı sizce?
Şimdi derin uykulardan uyanma zamanı. Bizi oyuna getirenlerin oyununu bozma zamanı. Şehitlerimizi değil; ak göğüste emzirilen, evine sağ salim dönen kınalı kuzuları ağıtsız karşılama zamanı. Güneşli sabahlara açılmalı pencereler. Mutlu analar ülkesinde, barış dolu bir dünyaya günaydın deme zamanı.
Günün aydın olabilmesi için, “günaydın”ımıza sahip çıkmalıyız.
 Aysel Yenidoğanay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder