Savaş kadınları vurur en çok. Ve onların yüreklerinde kanar kabuk bağlamayan yaralar.
Kadın ganimettir işgal edilen topraklarda. Unutur işgalciler, kendilerini de bir annenin
doğurduğunu ve ileride kendi çocuğunun da bir anne olabileceğini.
Yalnızca kadının vatanını istemiyor egemen güçler. Evini,
barkını, ailesini ve de bedenini istiyorlar.
Bilir kadın bunun
kendi savaşı olmadığını; ve bilir bunun
bir vatan işgaliyle kalmayacağını. Bedeni üzerinden güç gösterisine kalkışacaktır
işgalciler…
Vatanı kutsal bellemiştir kadın. Kutsal emanete ihanet eden
güçler karşısında ya direnecek ya da ölüme gidecek.
Ve kadınlar taşır egemen güçlerin yüklerini. Omuzları çökse de dimdiktir yürekleri. Yürekleriyle
sararlar savaşın açtığı yaraları.
Umudun tükendiği yerde umut ormanları dikmeye başlar kadın. Vatan
elden giderken kendi bedeninin sevdiklerinin gözü önünde işgal edilmesine göz
yumamaz. Ne onu koruyan bir yasa vardı görünürde ne de ona sahip çıkacak bir iktidar. Geriye tek yol kalıyor: Bedenini ve
çocuklarını korumak adına kaçmak.
Empati kuramayanlar için kaçmak korkaklıktır. Vatana
ihanettir.
Oysa kaçmak, egemen güçlere baş kaldırmaktır. Mermi
yağmurları altında, parçalanmış bedenler üzerinde ağıt yakarken, gökyüzüne
uçurtma salmaktır.
Ve kadınlar acıyı barındırsa da göz derinliklerinde, mutluluk
saçar gözbebekleri.
Ve kadınlar kocalarını
veya sevgililerini ne kadar çok severlerse sevsinler, en çok çocukları için
yaşarlar . Yalnızca çocukları için göze alırlar ölümü. Ölüme yolculuk bundandır
işte. Bundandır “vatan” bildikleri toprakları bırakıp kaçmak. Bundandır bilmedikleri
denizlerde kulaç atmak. Çünkü bu savaşın sonu yok. Kazanan daima egemen güçler
olacak.
İnsanın başına gelmeyince kolaydır birini yargılamak. Ona
hüküm verip yargısız infaz etmek. Ama hiç kimse bilemez; bir akşam vakti, bir
süper market önünde, taş kaldırımın üzerine oturmuş, kucağında uyuyan bebesiyle
gelen gidene el açan bir annenin duygularını.
Hava soğuk mu soğuk. Tiksintiyle bakıyor bazı kişiler.
“O kaldırımda ben olabilirdim” demeli insan.
Onun yerinde olsan ne
yapardın?
Çocuğuma süt parası mı
dilenirdin yoksa gidip bedenini mi satardın? Ya da işgalci güçlere mi teslim
olurdun?
Dilini bilmediğin bir ülkede, sana yabancı insanlar arasında,
evrensel dili kullanarak yardım istemek, (dilenmek demiyorum’yardım’) bir anne
için zor olsa da çocuğu için yapar bunu.
Mülteci olmayı o istemedi, mülteci olmaya zorlandı.
Karaya vuran balıklar
gibi cansız çocuk bedenleri vuruyor sahile. Her gün bu haberlere uyanmak ve
yaşadığım coğrafya nedeniyle bunlara tanık olmak içimi acıtıyor.
Çocuklar geleceğimizin umudu. Onlara güzel bir dünya bırakmak
adına direniyoruz.
Bireysel olarak çözüm üretme olanağımız olmayabilir ama toplum olarak bize sığınan bir insanı korumamız gerektiğine inanıyorum.
Evet onlar "sığınmacı.
Ve unutulmamalı ki savaş kadınları vurur önce. Ve kadınlar omuzlanır dünyanın tüm yükünü…
Ve unutulmamalı ki savaş kadınları vurur önce. Ve kadınlar omuzlanır dünyanın tüm yükünü…
11.12.2015