28 Temmuz 2013 Pazar

DENİZ YILDIZI

DENİZ YILDIZI

Çocukluğumdan beri Deniz Yıldızı’nın uğurlu olduğuna inandırmışım kendimi.
Karaya vuran ölü bir Deniz Yıldızı’nı boynuma asarsam, her dileğimin gerçekleşeceğini sanırdım.
Yıllarca bu umudu yüreğimde taşıyarak, gittiğim her sahil kentinde onu aradım. Yaşamımda olumsuz gelişen tüm olayları bir Deniz Yıldızı’na sahip olmayışıma yordum.
Hiç mi olmadı Deniz Yıldızım. Elbette ki oldu. Ama onları ben bulmadım ki, ya satın aldım ya da hediye geldi. Emek harcamadan sahip olmuştum. Oysa benim bulmam önemliydi, kendiliğinden gelen değil.
Gerçek Deniz Yıldızı’nı ararken, yaşamımızdan binlerce denizyıldızı kayıp gitti. Hiçbirini yakalama şansına sahip olamadık.
Sevgi, arkadaşlık, dostluk, paylaşım, hepsi birer yıldızdı. Bunlardan biri kayınca boşluğa düştük. Yorgun telaşlarda geçen günlerin ağırlığını taşıyamaz olduk. Sol yanımız sızladıkça, sahip olamadığımız Deniz Yıldızı’nı suçlar olduk. Sızlanıp durduk “bende şans yok!” Diyerek.
Şans hep bizimleydi, göremedik. Yüreğimizdeki ışıltıydı. Sevginin anahtarıydı şans, her kapıyı açmak için emek isteyen.
Toprağa tohum eken ellerimiz,  kuraklık baş gösterince yağmur duasına çıkar. Susuz kalmış dostluklar da kurur günün birinde. Dost duasına çıkmak zorunda kalabiliriz.
Görmek gerek, şans her gün küçük mucizelerle çalıyor kapımızı.
Evrenin yeniden karardığını ve yüzünü benden gizlediğini düşündüğüm anda gösterdi yıldız gözlerini…
 İLKAY oldu gözler, sığındım ışığına. Kurumaya yüz tutmuş bir dalın yeniden yeşerebileceğini öğrendim. Öğrenmekle kalmadım, o dalın taçyapraklarına tutundum. Bahar oldum, çiçeklendim. Dostluğun, dar zamanlarda geniş koridorlara açılışını gördüm. Bu koridorlarda korkusuzca yürüyebileceğim artık. Güvenle, inançla.
Bir çöl ikindisinde, susuz kalmış bir bedevinin ruhuna vaha oldu İLKAY’ın sesi. Nehir olup taştı.
Batmakta olan güneş, yüreğinde doğuyordu bedevinin. Çölün karanlığı korkutmuyordu artık onu. Deniz, yıldızına kavuşmuştu.
Şu an bir sahil kasabasında denizyıldızlarıyla iç içe yaşıyorum. Onların şansı benim ellerimde. Hepsini denize geri veriyorum. Tohum susuz, yıldızlar denizsiz, dostluklar da sevgisiz yaşayamaz.
Sevginin yıldızıdır yaşamımıza yön veren.    29.07.2013









27 Temmuz 2013 Cumartesi

KUŞKU




                         “Doğru bir yürek asla kuşku duymaz.”(Klon Savaşçıları)

Kuşku yaşamımızı esir almaya başladığında, ışıksız bir tünelde çıkışı bulmamız zorlaşır. Böyle bir durumda bedenin ışığını harekete geçirmek gerekir.
Bedenin ışığı gözlerdir.
Gözlerimiz bizi yüreğimizin aydınlığına kavuşturacaktır. Yürek gözümüzle bakmaya başladığımız anda görüntü ve gerçek birbirini tamamlayacaktır.
Evrende kuşkulara yer yoktur. Her şey  net.  İnandığınız ve yürekten dilediğiniz her şey gerçekleşir.
Yüreğinizin doğruluğuna  güveniyorsanız, evrenin size her istediğinizi vereceğine kuşkunuz olmasın.
Mucizelerin gerçekleşmesini beklemeyin; her gün gözünüzün önünden geçip giden mucizeleri keşfedin.

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Zakkum ve Hayat


                          
                                                              
                Bahar gelince yeşerir başı dumanlı dağlar. Yeşile bürünür kar kınalı ağaçlar. Çıldıran doğanın ortasında biri var ki, dağların sinsi gelini.  Pembe-beyaz taçyapraklı gelinliğini giyer, “en güzel benim”  diye salınır. Yeşil kuşaklar sarkar her yanından. Görenler anında vurulur masumiyetine.
                ZAKKUM’dur onun adı. Adı gibi güzel ve bir o kadar tehlikeli. Sevmenize, okşamanıza, koklamanıza izin verir. Dudaktan öpmeye kalktığınız anda akıtır zehrini.  Hayat kadar güzel ve hayat kadar aldatıcı.
                Hayat, zakkum çiçeği olarak sunulmuştur bize. O güzelim narin taçyaprakları örselemeden geçiş yapmalıyız günlerin içinden. Zehrin panzehire dönüşeceğini bilerek sürdürmeliyiz varlığımızı.
                Zehir, albenili paketi içinde durduğu sürece zararsızdır. Panzehire güvenerek onu zararlı hale getiren biziz. Unutulmamalı ki panzehir her an elimizin altında olmayabilir.

       23.07.2013