KIRMIZI ÇIĞLIK
Kırmızı, kanatılmış kadınların yaşam
çizgisi.
Kırmızıyla doğar kadınlar ve
kırmızıyla çoğalırlar yaşam boyu.
Davullu zurnalı kutlanırken erkekliğe
ilk adım, genç kızlığın tohum çatlatan kırmızısı aklanmayan bir leke olur namus
bekçilerinin elinde.
Suyun toprağı doyurması gibi,
kanlarıyla doyururlar canlarından can verdiklerine.
Ve kadınlar en çok kırmızının
ihanetine uğradılar: Aşk acısı kör bıçaklar gibi saplandı yüreklerine; içten
içe kanadılar.
İçi kof ağaçlar gibi ayakta öldüler;
kimseler görmedi kuruduklarını.
“Seni seviyorum”un içi boşaltılmış
anlamının peşi sıra adımladılar kaderlerini; kaderi değiştirmenin ellerinde
olduğunu bilmeden.
Kaderi değiştirmeye kalkışmak,
kırmızıya ihanet demekti.
Kırmızıya ihanet, kadınlıklarına
ihanetti.
Kadınlıklarına ihanet, namussuzlukla
eş anlamlıydı.
Geriye dönüp baktıklarında ne
kadınlıkları kalmıştı yaşayacakları ne de değiştirebilecekleri bir kader.
Yitmişti düşler; yaşam gibi
avuçlarında ufalanmıştı umut.
Doğanın kanunlarına tutsak oluştu
bedenleri.
Kırmızı akıp gitmişti can
damarlarından.
Sırlı aynalarda aradılar ilk gençlik
yüzlerini.
Volkanları patlatacak kırmızı bir
çığlık, gömülü kaldı yürek odalarında…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder