14 Aralık 2016 Çarşamba

YÜREK KALDIRAMIYOR BU ACIYI YÜREK PARAMPARÇA


                                                                   -Bu şiir bir isyan bayrağıdır aslında
                                                                     Gelincik tarlasında akan kanın çığlığı-

1993 Sivas katliamının ardından ne çok kullandım ben bu başlığı.  80 Eylül öncesi ve sonrasını saymıyorum bile.
Sivas’da yandıktan sonra yürek yangını hiç bitmedi. Her gün, her gün parça parça öldük. Kahkaha atamadan bir gülücüğün içinde öldük. Filizkıran fırtınasına tutulduk;  bahar yüzlü canlarımızın gözlerinde öldük.  Analar taş yerine kor basıyor yüreklerine. Küller hep sıcak kalıyor, sönmüyor ateş.
Ben, çağına tanıklık etmiş yazar; çağa uyum sağlayamıyorum. İçinde bulunduğum teknoloji çağının getirilerinden ve yaşattıklarından mutlu değilim. Teknoloji ilerlemenin ve de gelişmenin göstergesi ise, insanlık olarak biz bu sürecin neresindeyiz?
Ben çağıma tanıklık etmekten yoruldum. Gelecek nesillere aynamdan yansıyacak iyi, güzel görüntüler yok. Hiçbir ilerleme kaydedemiyorum. Ülkemde ve dünyada olagelen olaylar,  egemen güçlerin erk savaşları, beni ve benim gibileri -gün be gün-  yaşıyor olmamızdan utanır hale getirdi. Uyuyup uyanmak, yemek yemek, işe gitmek işkenceye dönüştü.  Gülmekten utanır mı insan? Ağlayan analar yurdunda gülüşümüz safran.
80 Eylül öncesi yaşadıklarımızın, ödediğimiz bedellerin bir amacı, anlamı vardı. Şimdi hangi amaca hizmet ettiğini bilmeyen, kendi düşüncesi olmayan, sürü psikolojisine uyum sağlayan bir kitlenin arasında yok olmak üzereyiz. Uğruna ölümleri göze aldığımız vatanımız yangın yeri. Bölünüyoruz gün be gün. Bizi bize düşman ettiler. Etnik kimliğimizden vurdular bizi. Düşüncelerimizden vurdular. İnançlarımızdan, düşüncelerimizden vurdular. Güven duygusundan ve en önemlisi kardeş sevgisinden vurdular.
Acı çekiyorum. Yüreğimin gözleri ağrıyor. İç nehirlerim taştı. Öfkem denizlerde patlıyor. Sus olmuşum. Sustukça acıyor içim. Bu ben değilim. Bu biz değiliz. “Susma! Sustukça sıra sana gelecek!” diyen bir nesildik biz. Daha ne kadar sürecek bu suskunluk?
Yanılıyorumdur belki. Belki gerçek değildir bu yaşananlar. Bir simülasyonun içindeyimdir. Yaşadığım/yaşadığımız  sanal gerçekliktir belki de. Görüntü ve gerçeğin karabasan döngüsü. Uyanacağım. Çocukluk düşlerimin mutlu dünyasında bulacağım kendimi. Nedensiz gülen insanlar. Sokakta güvenle oynayan çocuklar. Kadınlar kapı önlerinde sohbette.  Ilık bir rüzgar esiyor hafiften. Akşam sefalarının kokuları karışıyor  yasemin ve hanımeline. Havada yağmur bulutları dolaşıyor. Toprak bereketli. Toprak tohumu döller suya kavuşunca. Can bulur doğa. Can bulur doğa. Can bulur do…
Döllenen tohumun kökünü kurutuyoruz. Yağmura inat kurutuyoruz. Doğa canlarımızı koynuna alıyor. Toprağa karışıyor canlarımız.  Üzerimize ölü toprağı serpilmiş; sus olmuşuz.
İçim acıyor. Yüreğimin gözleri kanıyor. Canevim çığlık çığlığa haykırıyor: sus olmuşum.
Dünyanın utanç tablosu karşısında çağıma tanıklık etmekten utanç duyuyorum.
                                                                                  

                                                    Aysel Yenidoğanay/14/12/2016/Bodrum