Bazı mekanlar vardır kapıdan içeri girdiğiniz anda sarıp
sarmalar sizi. Kokusu, havası, dokusu başınızı döndürür. Beton yığınları
arasında kaybolmuş gibi duran bu mekanda
geçmişten günümüze uzun bir
yolculuğa çıkarsınız. İçinizde yarım kalmış ne varsa canlanır yeniden ve iç
sesiniz harekete geçer: Beni burada unutsalar ve bir film sahnesinde birlikte
olsam mekanın gerçek sahipleriyle…
Evet, Ali Abi’nin yerinden bahsediyorum. Bilenlere sözüm yok,
bilmeyenlere açık adres: Milas Ahmet Çavuş Hayıtlı mahallesinde kendine özgü
bir mekan. Bahçe katı, çekme kat ve bodrum katı olarak hizmet veriyor.
Açılış saati: Uyanınca
Kapanış saati: Sıkılınca
Egonuzdan arınarak
girmelisiniz buraya. Çünkü burada hiç kimsenin hiç kimseye üstünlüğü yok. Kısık
müzik eşliğinde kısık sesle konuşarak doğanın sesini duyabilirsiniz. Sunulan her
ürün doğal. Kahvaltıya veya yemek yemeye gelinmez buraya, keyif yapmak için
gelinir. Mekanın gerçek sahipleri sinema emektarlarının geçmişten günümüze
yansıyan görüntülerini görmeye gelinir. Ninelerimizin, annelerimizin çeyizinden
kalanları görmeye gelinir. Dedelerimizin, babalarımızın duvarda asılı
kırmalarını görmeye gelinir. Eski radyolar, gramofonlar, bakır kazanlar,
tencereler ve tek tek sayamayacağım yüzlerce antika ürün…
Burada beni en çok etkileyen modern ve klasiğin bağırmadan iç
içe geçmiş olması. Bir de yeni neslin adını dahi bilmediği sinema
sanatçılarının duvardaki ‘resmi’ geçitleri…
Şanslıysanız Ali Abi o gün mekanda olur ve onunla sohbet edebilirsiniz.
Mekanın açılış hikayesini anlatır size. Bir hayalden müzeye dönüşme aşamasına
gelen masal tadında bir hikaye…
Ben ne kadar anlatırsam yine de eksik kalır bir şeyler. En iyisi
sizin gidip görmeniz. Geç kalmış sayılmazsınız. “Görülmesi gereken yerler”
listenize ekleyin. Ve mutlaka dibek kahvesi için. Tadı damağınızda kalacaktır
eminim. Kahve fincanının tabağında gelen uğur böceğini de almayı unutmayın…