Aysel
Yenidoğanay
"Ayvalar çiçekteydi
Ben bir anayım. Göğsümün üstünde, ninnilerle büyüttüm canımdan
can verdiklerimi. Saçının bir teline kıyamazken, ağıda dönüştü ninniler. Ve sonra
sınırsız bir boşluk oluştu evrende. Hem kalabalık hem yalnızdım. Kalabalıklar hep
bir ağızdan konuşarak susuyorlardı.
Susmak can yakıyor çoğu zaman. Hele bağırırken susmak. Eyleme kalkışan
çığlığın suskunluğa dönüşmesi daha da acıtıcı. Ve temmuz bitmeyen yangınıyla
can yakmaya devam ediyor.
Sivas kapanmaz yarayken, temmuz Suruç’da yeniden dağladı
yaralarımızı.
Bu nasıl bir ateş?
Bu nasıl bir yangın?
Bir yangın ki kardeşi kardeşe düşman ediyor, bir ülkeyi, bir
insanlığı kasıp kavuruyor. Ateş düştüğü yeri değil, tüm insanlığı yakıyor.
Allah’ı din adına istismar eden gözü dönmüş yaratıkların (“insan”
diyemiyorum, hele hele “hayvan” hiç diyemiyorum, bunu o canlılara hakaret
sayarım) gencecik filizleri acımasızca kırmaları hangi din kitabında yazar? Var
mı bunun açıklaması?
Sözün bittiği yerdeyiz/lal oldu dillerimiz/göznehirlerimiz
kurudu/ağla ey gözbebeğim ağla/akıt pınarlarını/”filizkıran fırtınası”* can
evimi kuruttu/kızılsarı bir temmuzda/” yerler bahar ölüsü”**
“Severim fırtınanın her türlüsünü
Ormanlar
uğultulu sular dalgalı
Severim
filizkıran fırtınası'nı
Kırıp
kanatmıyorsa sevincin türküsünü
Nerde
benim baharım
Dalım
yaprağım nerde
Gece
çökmüş üstüne kerpiçsel yalnızlığın
Sanki
kaplan pençesinde bir manda böğürtüsü
Ne kuş
kalmış ne çiçek
Ne
kırmızı ne yeşil
Sapsarı
karanlıkta yerler bahar ölüsü”***
Dipnot:
***Dizeler Hasan Hüseyin Korkmazgil’in "Filizkıran Fırtınası" şiirinden.