13 Ekim 2014 Pazartesi

YENİ BAŞLANGIÇLAR
                                                                                                                                                                                                   Aysel Yenidoğanay
                                   
Hayat bazen istenmeyen oyunlar oynar bize.
            Ve aslında hayat, biz planlar yaparken başımıza gelendir.
Çıkmazlara gireriz zaman zaman. Yaşanan olaylar karşısında kendimizi çaresiz ve de yetersiz hissederiz. Ne yapacağımızı, nasıl baş edeceğimizi bilemeyiz. Açık bir denizde ıssızlığa yelken açmış durumuna düşeriz. Alabora olur teknemiz. Uzanacak bir el aranırken yelken direği düşer şansımıza. Ve tüm olumsuzluklara karşın hayatta kaldığımıza şükreder, kıyıya ulaşmak için dua ederiz.
“Ne hayatın hakimisiniz/ne de hayat karşısında çaresiz” der Şems Tebrizi. Olumsuzlukları yaratan kendi düşüncelerimizdir. Yaşama bakış açımızdır.
Alabora olmuş tekneden kurtulduğumuza sevindiğimiz andan itibaren kendimizi yeniden doğmuş gibi hissediyorsak, yeni başlangıçlara hazırız demektir. Geçmişten arınıp bugüne dair düşünceler oluşturmalıyız. Bizi yaşama hazırlayacak olan bugündür. Zihin odalarımızda ne kadar kötü ve olumsuz düşünce varsa kaldırıp atmalı ve yürek gözlerimizi açık tutmalıyız. Yürek gözlerimiz bedenimizin ışığıdır. Bizi biz yapan da beden ışığımızdır. Güzel gören güzel düşünür ve güzel yaşar. Bunun için geçmişte yaptığımız hataları affetmeliyiz önce. Evet, kendimizi affetmeliyiz ki yeni başlangıçlara hazır olalım.
Herhangi bir savaşta yenik düşmek dünyanın sonu değildir. Önemli olan her savaşın ardından başın dik olmasıdır. Çünkü her savaşın mutlaka bir kazananı olacaktır. Yaşam savaşında kazançlı çıkmak için stratejileri doğru zamanda doğru yerde kullanmak gerekir. Bunun için de insanın önce kendisine inanması gerekir. İnancınızı ve düşlerinizi canlı tuttuğunuz sürece hedeflere ulaşmanız kaçınılmazdır. Çünkü dünyanın merkezinde siz varsınız ve her şey sizin ekseninizde dönüyor. Siz iyi hisseder iyi düşünürseniz her şey mutlaka güzel olacaktır; tüm olumsuzluklara karşın.

Bugün, geçmişte sizi yaralayan, inciten, kıran, acıtan ne varsa affedip, yeni başlangıçlar için ilk adımı atmaya hazır mısınız?

3 Ekim 2014 Cuma




            ÇOCUKLUĞUMUN BAYRAMLARI     

Aysel Yenidoğanay

“Mevlana şekeridir çocukluğumun bayramları/Babaannemin beyaz bir mendille sardığı” (A.Y)
Hani nerede o eski bayramlar?” diye başlar ya söze biz yaştakiler. Gençlikte bu ifadenin hiçbir anlamı yoktu benim için. Ama şimdi, yürekte git gide büyüyen kocaman bir boşlukla o günlerin özlemini çekiyorum. Kendi çocuklarıma, günler öncesinden hazırlanılan bayram coşkusunun güzelliğini yaşatamıyorum. Neden? Bayramlar “bayram gibi” yaşanmıyor artık.
Bundan bir otuz yıl önce, zengin-fakir ayırımı olmaksızın herkes kendi bütçesine göre bayram alışverişi yapardı. Bütün çocukların mutlaka bir bayramlığı olurdu. Ve en önemlisi kırmızı ayakkabılar. Elbise ve ayakkabı akşamdan yatağın başucuna konulur; gece bayramlıkların sevinciyle dünyanın en güzel rüyaları görülürdü. Bayram namazıyla birlikte herkes ayakta olur, en güzel giysiler giyinilir, büyükten küçüğe doğru bayramlaşma başlardı. En güzeli de komşularla bayramlaşmaktı. Bilirdik ki şeker ve çikolatanın yanı sıra “el öpme parası” verilecekti. Çocukluğumuzu çocuk gibi yaşardık bayramlarda.
Aile büyükleriyle birlikte yaşamanın getirisiyle, sevgi, saygı ve hoşgörü “meziyet” değil, yaşam biçimiydi. Şimdi geriye dönüp baktığımda, içimi sızlatan birer anı olarak kalmış çocukluğumun bayramları.
Bayramlar bir dinlenceye dönüşmüş. Eş, dost, akraba ziyaretlerinin yerini mesajlaşma almış. Ve en önemlisi dünya bir kan gölüne dönüşmüş. Savaş sınırlarımızı zorluyor. Hoşgörüsüz, tahammülsüz, öfkeli ve bencil bir topluma dönüştük. Birbirimizi ötekileştirerek, birilerini ezip geçerek yürümeye ve yükselmeye çalışıyoruz. Dinin hoşgörüsünden uzaklaşıp, çocuklarımıza “dini yaptırım” uyguluyoruz. Çocuklarımıza oynayacak alan bırakmamışken; onları eğitim sisteminde bir yarış atı gibi görüyorsak; yetmedi, kız çocuklarının başını örtüyorsak; bu çocuklar ne zaman çocuk olacaklar? Ne zaman koşup oynayacaklar? Daha doğrusu nerede oynayacaklar?
Unutmayalım ki Kurban Bayramının özü, çocuklarımızı kurban etmemektir. Ve unutulmamalı ki bayramları bayram yapan çocuklardır. Çocukların yüzü güldüğünde dünya güler.

Umutsuzluğun umuda dönüşeceği günlerin aydınlığında Kurban Bayramınızı kutluyor, mutlu yarınlar diliyorum…

BODRUM HABER 48 Aracılığıyla